Yalnızca senin adımlarını attığın bahçelerde açan mis kokulu çiçekler vardır; fakat bizim topraklarımızda, dört mevsimin cennetini barındıran pek çok bahar vardır derinlerde. Eğer istersen, bizi çekip çıkarabilirsin ama dağların eteklerinde yürüyen ayaklarımız, düz yolların taşlarında yaralanabilir. Sen, bir kubbenin içindeki göz alıcı mozaiklerin parlak renklerini ararken, biz de yüzyıllar boyu süzülen bir mabedin koridorlarında kayboluyoruz. Duvardaki ince sülüs yazıyı görünce, kalbimizde bir kıvılcım uyanır, bir parça yeşil çini, içimizde yeşeren umut tomurcuğu gibi canlanır.
Sen dansa daldığında, içindeki coşku derinlerden titrer. O an kalbimizdeki ritim, toprağa diz çöküşü gibi güçlü bir zeybek dansının gücünü ortaya atar. Fırtınayı andıran orkestranın gürültüsü, sinirlerine garip bir ürperti yollar; ama ıstırap çekenlerin acı nefesleri, bizim için içimizdeki en acı verici ezgi haline gelir.Sen yabancı bir şehirdeki kadın heykelini uzun uzun süzerek hayran bakışlar ile incelerken, biz de en büyük mutluluğumuzu bir köylünün dimdik duran belinde hissederiz ,O duruş, toprağın gücünü ve geçmişin kudretini simgeler.
. Bizim için başka bir sanat yok! Anadolu’muz, yazılmamış destanlar ve efsanelerle dolu bir hayal diyarıdır. Arkadaş, biz bu yolda türküler söylerken, dostluğumuzun kalp ısıtıcı hatıralarıyla sana veda ediyoruz ve yollarımız birbirinden ayrılıyor, ama kalplerimizdeki melodiler sonsuza dek sürecek.