Salondaki Tablo

(Bu blog bazı kitaplardan yardım alınarak yazılmıştır. Öykü bazı kitaplara benzetilebilir.)

 

 

 

Yıl 1876. Bay Ames adında zengin bir iş adamı vardı ve o zengin adamın Damond adında bir çırağı vardı. Bu genç çırak ailesi için geçim kaynağı ve çok değerliydi. Fakat mutlu değildi. Çünkü zor bir dönemde yaşayan ve terk edilmiş bir sokakta kırık camları olan bir evde yaşıyordu çocuk. Ailesi para kazanması için çocuğun babasını değil çocuğu işe gönderiyordu. Yeni bir hayat istiyordu Damond fakirlik yoksulluktan bıkmıştı. Ama daha 13 yaşındaydı kendi kararlarını ailesinden uzak vermezdi. Bunları düşünürken işe geç kalmıştı. koşarak yetişmeye çalıştı. Sert bir adamdı Bay Ames. Eğer geç kalırsa işten kovabilirdi. Fakat yetişemedi.  Tek bir seçeneği vardı. KOVULMAK . Ve iş yerine gelince dediği oldu. Bay Ames Damond’i kovdu ve işten attı. Damond çaresizce eve koşmaya başladı. Fakat sokakları karıştırmıştı. Onca emekten sonra sokağı bulamadı ve evsiz bir şekilde sokaklara düştü. Ne gelen var ne giden. Yardım edecek biri yoktu. Yapabileceği iki seçenek vardı. Geleceği beklemek yada geçmişe dönmek. Tek imkanlı olan birinci şıkkı seçti Damond. Cebinden kağıt kalem çıkardı ve günlük yazmaya karar verdi. Ruhu ona ilerde çok güzel bir hayatı olacağını söylüyordu ama o inanmıyordu. Taş bir patikanın üstünde uyuyakaldı. Diğer sabah susadı ve yakındaki dereye gitti su içti. Yemek olarak dallardan elma kopardı. “Bu elmalar çok leziz.” dedi bir an. Sıkıntı pek yaşamadan evsiz çocuk sokakta bulduğu tüylerden yorgan yapmayı denedi ve dal parçalarından da bir kamp.

(Dal kampın altında geçen bir ömürden yıllar sonra.)

 

“Evet Joe. Benim hikayemde böyle maceralı geçti.” dedim kendime “Tamam ama önce istersen salonda biraz oturalım.” dedi Joe. Fakat bir terslik vardı bir tabloya bakakaldım Joe “Haha, o tabloya bakaldın galiba.” Ama burada bir iş var. Tabloda oturmuş günlük yazan bir çocuk vardı ve üstelik bana benziyordu . EVET O BENDİM HEMDE İŞTEN KOVULDUKTAN SONRA. O tabloyu görünce hayatım eskisi gibi oldu. Demekki en yakın arkadaşım benim fakir hallerimi salona astı. Resmen hayatım bir tabloya asılmıştı. Ama bir an durdum ve sakinleştim. “Ömrüm nerden nereye gelmiş. Ailesiz nerelere gelmişim. Çocukluğumu ve ailemle zaman geçirmeyi hiç düşünmedim hayatımda. Dal bir kampın altında yaşıyordum şimdi ise  bir evde. O an dayanamadım. Ağlayamıyordum. Ama ruhum paramparça olmuştu. Kendimi yatağa yattım ve uykuya daldım.

 

(Visited 58 times, 1 visits today)