Güneşin yatağıma vurduğu ışık ile güne merhaba dedim.Yatağımdan uzun uğraşlar sonucu kalkarak mutfağa doğru yürüdüm.Mutfakta bulunan kahve makinesinin düğmesine basıp her sabah içtiğim sert americano kahvemi elime alarak bir önceki günden kalan manşetleri okudum.
Bir anda çalan telefonumun sesi ile irkildim.Arayan patronumdu.Ofis binasında oluşan teknik bir arıza yüzünden işe bir günlük bir ara verileceğini bana söyledi.Bu haberi alınca kahvemden son yudumu alıp tekrar yatağımın içine girdim.Birkaç dakikalık uykunun ardından tekrar uyandım ve en yakın arkadaşlarımın telefonuma mesaj bıraktığını gördüm.Mesajlarda bugün öğlen toplanıp bir yemek yiyeceğimiz yazıyordu.Evimin kapısı çaldı.Gelen kişi en en yakın dostumdu.Arda durmadan kapıya vuruyor ve kapıyı açmamı istiyordu.Kapıyı açtığımda açtığımda Arda buhran bir haldeydi.Kendisini içeri davet edip ona neler olduğunu sordum.
Arda içeri girmek istemedi.İlk defa Arda’yı bu kadar kötü halde görmüştüm.Arda hayata karşı hep pozitif bakan birisiydi.Yukio Mişima’nın söylediği ”Güler yüzlü insanların olduğu her yere huzur kendiliğinden gelirmiş” sözü onun ağzından düşmezdi.Bu kadar pozitif olan biri nasıl bu hale gelmişti, anlayamadım.Bir an önce ona neler olduğunu sordum.İşe giderken istemeden bir köpeğe çarptığını söyledi.O köpeği hemen alıp veterinere götürmüş fakat köpeği kurtaramamış.Bu olayı öğrendikten sonra Arda’yı öğlen yiyeceğimiz yemeğe davet ettim.Arda gelmek için bir şartının olduğunu söyledi.Bu şart kendisinin bir daha araba kullanmamasıydı.Öncesinde buna karşı çıktım fakat onu biraz rahatlatmak için bunu kabul ettim.
Evimden çıkıp aşağıya indik.Yemeğe onun arabası ile gidecektik.Arda arabasını evin önünde bulunan otoparka park etmemişti.Onun yerine evin arkasında bulunan karanlık sokağa park etmişti.Oraya gittiğimizde sokakta bulunan tek lamba arabanın üzerinde bulunan kanı parlatıyordu.Bu durum gerçekten çok üzücüydü.Arabaya bini yola çıktık.
Trafik diğer günlere nazaran azdı.Buluşmayı yapacağımız yere geldik.Arkadaşlarım ile Arda’yı tanıştırdıktan sonra Restorana girdik.Bizi restoranın girişinde masamızı göstermek üzere bir bayan karşıladı.Bize masamızı gösterdikten sonra siparişlerimizi sordu.Arkadaşlarımdan hepsi Band Of Bohemia istedi.Bu yemekte canlı renkler kullanılırdı.Birkaç çiçek yaprağı ve kızarmış armut ile servis edilen bir tutsülenmiş bir somondu.Ben ise arkadaşlarımdan farklı bir yemek istemiştim.Fritz’s Frau istemiştim.Bu yemeği kabuklu deniz canlıları oluşturuyordu.Yemeğimizi yedikten sonra ücreti ödemek için hesabı istedim.Garson elinde kapalı bir kutu ile geldi.Kredi kartımı çıkartıp ödemeyi yaptım ve içinde fatura bulunan kutuyu açtığımda kutunun içinde bir not gördüm.Bu notta Bir sürprizimiz var yazıyordu ve bir anda ışıklar kapandı.Tüm restoran aynı anda bir şarkıyı söyledi.Doğum günün kutlu olsun Melih.
Bu şaşırtıcı sürprizinin ardından dışardan elinde bir köpek ile Arda geldi.Bu köpek ardanın bana çarptığını tarif ettiği köpek ile aynıydı.Aslında Arda bir köpeğe çarpmamış bana bir köpek almıştı.Arabanın üzerinde bulunan kan lekesi ise arkadaşlarımın hazırladığı gerçekçilikti.Bu doğum günüm hayatımda asla unutamayacağım bir doğum günü olmuştu.