Alarmım 5. defa çaldığında yeni uyanabildim. Kendime gelene kadar fark etmemiştim ama geç kalmıştım. Bu sefer beni kovacaklarından adım gibi emindim. 2 hafta önce yeterince azar yemiştim zaten. Geceleri genellikle yeni şiir kitabım üzerinde saatlerce uğraştığımdan uykuyla aramın bozulduğunu söyleyebilirim. Hızla kalkıp yatağımın yanında küçük bir dağ şeklinde duran kıyafetlerimden en az kokan ve en ütülü görünenlerden seçmeye çalıştım. “Güvenli parçam” olarak adlandırdığım ütü gerektirmeyen beyaz üstümü bulunca biraz rahatlayabilmiştim. Altına da siyah bir pantolon giyince yeterince profesyonel göründüğüme karar verip odamdan çıktım. Odamı mutfağa bağlayan koridordaki guguklu saatime göre üç dakika içinde evden çıkamazsam geç kalacak ve muhtemelen patronum Mesut Bey’in azarını çekmek zorunda kalacaktım. Bu yüzden kahvaltıyı atlayıp montumu giydim ve kapıdan aceleyle çıktım.
Evimden çalıştığım kırtasiyeye genellikle 15 dakikada ulaşırdım. Ama biraz daha gaza basıp birkaç trafik işaretini görmezden gelince bu zamanı 10 dakikaya indirebilmiştim. Arabamdan çıkıp içeri girdim ve… tam zamanında gelmeyi başarmıştım! Mesut Bey personel girişine yakın bir duvara yaslanmış beni izliyordu. Bakışlarından ne beklemem gerektiğini anlamıştım. Kesin yine saniye farkıyla azarlanmaktan kurtulduğumu söyleyecek ve “Yine boş hayaller üzerinde çalışıp uyuyamadın mı yoksa? A boş hayal demişken senin kitaba ne oldu?” gibi kendince komik şakalar yaparak beni iş arkadaşlarımın önünde rezil etmeye çalışacaktı. Hemen yüzüme sahte bir gülümseme yerleştirip patronuma yaklaştım:
“Günaydın Mesut Bey. Müsaadenizle ben hemen üstümü değiştirip çalışmaya başlayayım.”
“Günaydın. Bak yine saniye farkıyla kurtuldun benden söylemesi. Gece kita- “
Cümlesini bitirmesine izin vermeden içeri girdim, üstünde kırtasiyenin logosu olan tişörtü üzerime geçirdim ve böylece mesaim başlamış oldu.
Böyle bir işte çalışmayı kendim seçmemiştim. Ama gerçekten yapmak istediklerim bana yeterince para getirmiyordu. Çocukluğumdan beri şiir okumayı seven biriyim. Şiirler benim için bana öğüt veren büyüklerimizden ya da yol gösteren bir rehberden farksız olmuştur hep. Dolayısıyla büyüyünce ne yapmak istediğim benim için hiç değişmedi. Şiirler yazıp yazdıklarımla insanların hayatına dokunmak, onlara yardım etmek istiyordum. Üniversitede edebiyat okuyarak hayalime biraz yaklaştığımı düşünmüştüm. Liseyi bitirince ilk çıkardığım şiir kitabı üzerinde uğraşmaya başlamıştım. O zamanlar umutluydum ama umutlarım yayınevi ararken sönmüştü. Aylarca aradıktan sonra küçük bir yayınevi aracılığıyla kitabımı çıkarttım ama beklediğim ilgiyi görmedi. Ben yine de çabaladım. Daha fazla şiir yazdım ama hiç ilgi toplayamadım. Arkadaşlarım, ailem hepsi bana bırakmamı söylediler ama ben çabalamayı sürdürdüm. İyi mi yaptım kötü mü bilmiyorum ama dışarıdan insanları hayal kırıklığına uğratan, sabahları alabileceği en düşük maaşı almak için saatlerce çalışıp geceleri ise boş boş işlerle vaktini harcayan bir kızdım sadece. İnsanlar bana acıyordu ama ben biliyordum ki yeni kitabım beni zirveye taşıyacaktı.
Arabama bindiğimde bitiktim. Kendime gelmeye çalışıp arabayı çalıştırdım. İş çok yorucu geçmişti ama patronum erken çıkmıştı. Ayrıca aklıma yeni şiir fikirleri gelip durmuştu bu yüzden eve gidip yazmaya başlamak istiyordum. Akşam trafiği yüzünden eve yarım saatte vardım. Bir yanım kendini yatağa atıp uyumak istiyordu ama yazmak isteyen yanım ağır bastı böylece dolaptan dün aldığım pizzayı çıkarttım ve bilgisayarımın başına oturdum. Yazdıkça aklıma yenileri geliyor, kendimi durduramıyordum. Bir yandan uykuyla mücadele ederken bir yandan da yazmanın verdiği mutlulukla dolup taşıyordum. Saatte baktığımda gecenin 3’ü olduğunu gördüm ve yazmayı bıraktım. Öylece üstümü bile değiştirmeden yatağa uzandım ve uykuya daldım.