Depresyon nedir? Ya da bundan daha önemli bir soru olarak, ne tarz olaylar ve insanlar depresyona girmemize yol açar? Her yaş ve cinsiyetten insanın depresyon ihtimali birbirine eşit midir?
Depresyonun en temel tanımı; sebepsizce gelen ümitsizlik hali, ruhsal olarak boşlukta hissetmek veya hayattan eskisi gibi zevk alamamak olabilir. Bizi bu duruma sokan bir çok etken de olabilir. Genel olarak en temel sebebi ise çevremizdeki insanların psikolojimize olan baskısı veya iş, okul yoğunluğu sebebiyle girilen stres halidir.
Çevre baskısı olarak adlandırdığımız bu etken, son senelerde daha da belirgin bir şekilde insan psikolojisini etkilemeye başladı. Bunun asıl sebebi de elbette teknolojinin gelişmesiyle çığırından çıkan sosyal medya. Sosyal medya aracılığıyla kendi özel hayatlarımızı, sırf başkaları görsün, kıskansın, beğensin ya da yorumlasın diye olmadığı gibi, olabildiğince abartarak ve kendi dileğimize göre yansıtarak paylaşıyoruz. Teknoloji sayesinde hayatımızdaki bazı şeylerin, durumların ya da kendimizin nasıl olmasını hayal ediyorsak onu o şekilde yansıtabiliyoruz. Bunun sonucunda da insanlar birbirlerinin hayatını yakından takip edip kendinde değil de dünyanın bambaşka bir yerinde, hiç tanımadığı bir insanın sahip olduğu şeyleri imrenmeye başlıyor. Bu da genç, yaşlı, kadın, erkek demeden hepimizi ruhsal olarak çökertiyor.
Elbette sosyal medyadaki sahteliğin herkeste inkar edilemez bir etkisi olsa da kadınların bu gibi durumlardan daha çok etkilendiği bariz bir durum. Örneğin herhangi bir fiziksel özelliğinden memnun olmayan bir kadın, sosyal medya aracılığıyla fiziğini beğendiği insanları takip edip, kendine bunu takıntı haline getirip sonucunda da kendini mutsuz, hoşnutsuz ve ümitsiz hissedebilir. Ya da aynı şekilde elde etmek isteyip de sahip olamadığı bir şeye sahip olan başka bir insanı görüp içinde kin besleyip, sonucunda da daha mutsuz olabilir. Erkeklerde ise sosyal medya etkisiyle girilen depresyon riski daha azdır. Bunun sebebi genel olarak yapıları gereği başka insanların hayatını, kadınlar kadar dikkatli ve yakından inceleyecek kadar merak duymamaları olabilir.
Başkalarının hayatını bu kadar yakından izlemek, elimizde olanlarla yetinmek yerine onların sahip olduklarını dilemek bize hiçbir şey katmadığı gibi, ruhsal sağlığımızı ve psikolojimizi de kötü etkiliyor. Ayrıca bize sosyal medyadan yansıtılan hayatların, görsellerin çoğunun sadece bir aldatmadan ve gösteriden ibaret olduğu gerçeğini de unutmamak gerek. Başkalarını bu kadar merak etmek yerine kendimiz için çabalasak ve elde ettiklerimizle tatmin olmaya çalışsak, hem bu sebepten depresyona giren insan sayısı azalır hem de zamanımızı hiç alakamız olmayan insanların paylaştıklarıyla harcamak yerine daha verimli bir şekilde kullanabiliriz.