İnsanoğlu olarak hiçbirimiz kusursuz olarak yaratılmadık. Hepimizin kendine özgü kusurları, problemleri ve engelleri vardır. Engelden kastım ise sadece zihinsel ve fiziksel değil aynı zamanda duygusal ve psikolojik engellerdir. Herkesin kendinde beğendiği ve beğenmediği kısımları, kendiyle onur duyduğu ya da sonucundan hoşlanmayıp pişman olduğu hareket ve davranışları vardır.
Hepimizin doğru ve yanlış hareketleri olabileceği gibi doğru ve yanlış düşünceleri de olabilir. Kusur olarak bahsettiğimiz kavram çok göreceli bir kavram olup kişiden kişiye değişmektedir. Fakat kendi görüşlerime dayanarak şunu söyleyebilirim ki genellikle kendindeki kusur olarak gördüğü kısımları bilen ve bu kusurlarla barışık olan insanlar genellikle hayatta hem daha mutlu hem daha özgüven sahibi hem de daha başarılı insanlardır. Çünkü aslında bu kusur olarak gördüklerinin onların bir parçası olduğunu ve o kusurlarla beraber bir bütün olduklarını bilirler. Bunun aksine kendi kusurlarıyla ve kendi bütünüyle barışık olmayan insanlar hem daha depresif hem daha kıskanç insanlardır. Bu insanlar kendiyle barışık olmamakla beraber aynı zamanda kendi kusurlarını başkalarının kusurlarını bulup bunları yüzeye çıkarmaya çalışan insanlardır. Ve benim görüşümce dedikodu da bu insanların sohbetidir. Çünkü kendisiyle tamamen barışık olan bir insan başka insanların kusurlarını sohbet konusu yapmaması gerektiğinin farkındadır dolayısıyla da böyle bir insanla konuşmak bize daha iyi gelir. Yakın zamanda kaybettiğimiz ve bize kendini yazdığı kişisel gelişim kitaplarıyla tanıtan bir psikolog olan Doğan Cüceloğlu bu konu hakkında şöyle der : “Kendiyle barışık insanın sohbeti güçlü ve huzurludur.”
2020 yılının ekim ayında Nobel ödülleri sahiplerini buldu. Ödül kazanan projelerden birisi ise Nobel Kimya ödülüne layık görülen “Crispir-cas9” projesiydi. Bu çalışmayla beraber insanların kendi genleri üzerinde söz sahibi olabileceği ve belki de ileride birbirinden daha gelişmiş varyasyonlarını yaratabileceği bir gelecek bekleniyor. Ben bu projenin sağlık sektöründe çok büyük gelişmelere önayak olacağını düşünüyorum. Fakat şunun da farkındayım ki insanlar bu tarz projeleri sadece acil ve yaşamsal hastalıklar için değil aynı zamanda beğenmedikleri fiziksel görünüşlerini yani kusurlarını değiştirmek için de kullanacaklar. Ben bunun hem iyi hem de kötü yanlarının olduğunu kanaatindeyim. İnsanlar ne kadar kusurlarını kapatarak mutlu olabilse de aslında üstünü kapattıkları kusurları her zaman onların bir parçası olarak kalacak. Ve bir kusurlarını kapattıklarında yine kendilerinde başka bir kusur bulup tekrardan üstünü örtmeye çalışacaklar. Ve bence kendiyle barışık olmayan daha özgüvensiz belki de daha mutsuz bir toplumun yetişmesine sebep olacak çünkü kimse kendini olduğu gibi kabul etmiyor olacak. Ne zaman ki insanların tek umursadıkları dış görünüşleri olur işte o zaman bence olabileceğimiz tek şey sahte görünüşlerle sahte mutluluklar elde etmeye çalışan et parçalarından ibarettir.
Demek istediğim şu ki insanların çaba gösterip gerek spor yaparak gerek düzgün beslenerek görünüşünde sağlığına zarar vermeden küçük değişiklikler yapması bir sorun değildir. Fakat eğer o insan kendi sağlığını hiçe sayarak başkalarının onun hakkındaki görüşlerini değiştirmek için kusurlarını kapatmaya çalışıyorsa bu sadece daha depresif bir toplumun oluşmasını sağlar. Bana göre insan kendini bilmeli ve kabul etmelidir. Ve en önemlisi insan başkasının özgürlüğünü ve hayatını etkilemediği sürece istediği her şeyi kendi için yapmalıdır bir başkası için değil.