Son zamanlarda fark ettiğim bir durum var; bir şey satın aldığımızda, sanki o şey bize sahip olmuş gibi hissediyoruz. Mesela, yeni bir ayakkabı aldığınızda, ona öyle bir bağlanıyorsunuz ki neredeyse giymeye kıyamıyorsunuz. Bu durumu düşündükçe, gerçekten de eşyaların bize sahip olma hissiyatına kapılabildiğimizi fark ediyorum.
Ancak benim düşünceme göre, bir şeyi satın almak o şeyin bize sahip olması anlamına gelmemeli. Bu ayakkabı ya da herhangi bir eşya, sanki bir organımız gibi değil. Bir şeyi satın aldığımızda, ona aşırı bir değer atfetmek, zamanla psikolojik sorunlara yol açabilir. Albert Einstein’ın söylediği gibi, mutluluk, amaca bağlanmaktan kaynaklanmalıdır; eşyalar veya insanlar üzerinden değil.
Einstein’ın bu sözünden yola çıkarak düşündüğümüzde, gerçek mutluluğun eşyalara ya da insanlara değil, içsel bir amaç bulmaktan kaynaklandığını anlamalıyız. Eğer eşyalar size değil, siz eşyalara sahip olursanız gerçek mutluluğu bulabilirsiniz.
Bu nedenle, eşyalara aşırı bağlanmak yerine, onları sadece araçlar olarak görmeli ve asıl mutluluğu içsel huzurda aramalıyız. Eşyaların bize sahip olmasına değil, bizim onları kullanmamıza odaklanarak daha anlamlı ve doyurucu bir yaşam sürmeye çalışmalıyız. Unutmayalım ki gerçek mutluluk, içsel denge ve huzur bulmaktan gelir, sadece mal veya mülk sahibi olmakla değil.
Sahip Sen misin O mu?
(Visited 5 times, 1 visits today)