“Sahip olduklarınızın kıymetini bilin.” demiştir dedem. Ben de hep onun lafını dinlemişimdir. Bazen dışarıda yürürken kıymetini bilmeyip değerli eşyaları çöpe atanları gördüm. Mutlaka siz de görmüş olmalısınızdır. Değil mi? Eğer değerli bir eşyanız varsa ve kullanmıyorsanız ihtiyaç sahiplerine verebilirsiniz. Bu en mantıklı seçimdir. Ne kadar söylesek de çoğu kişi hala bunun farkına varamadı. Hatta aramızda bile varamayanlar vardır.
“Sahip olduklarınızın kıymetini bilin.” dedi bir adam. Tanımıyordum, ama bir resim çizme yarışmasında kalemi kırılan bir çocuğa demişti. Çünkü o çocuğun yanındaki çocuğun hiç kalemi yokmuş, yolda düşürmüş ve bulamamıştı. Kalemi kırılan çocuğun hala kaleminin ucu varken yanındaki çocuğa vermedi. Adamın da bu cümleyi söylemesine rağmen çocuk vermedi. O yüzden adam verdi. Kalemsiz çocuk artık kalemliydi ve çok mutluydu.
“Sahip olduklarınızın kıymetini bilin.” dedi kırtasiyeci. Duyduğuma göre, adam birkaç gün önce bir kadına defter vermiş, kadın kullanmış, resimler çizmiş, yazılar yazmış… Sonra kırtasiyeye geri gelip “Ben birkaç gün önce sizden aldığım defteri kaybettiğim için yenisini bedavaya almak istiyorum.” demiş kadın. Bana çok garip geldi. Kırtasiyeci doğal olarak kabul etmemiş, araya başkaları girmiş olay büyümüş derken kadın iadeyi yapamamış gitmiş. Neyse ki sonra defterini bulmuştu ama defteri kaybetmesi kırtasiyecinin sorunu ve suçu değildi.
“Sahip olduklarınızın kıymetini bilin.” dedim ben torunlarıma. Artık büyümüştüm ve ben de dedemin bana dediği gibi torunlarıma diyeceğim. Büyük ihtimalle benim torunlarım da kendi torunlarına onlar da kendi torunlarına onlar da kendi torunlarına…