Sahildeki Yürüyüş

İş çıkışı sahilde yürümek istedim. Rüzgâr tatlı tatlı yüzümü okşarken içim huzurla doldu. Denizin yüzeyinde sektirmek için yerden bir taş almak için eğildiğimde içimde birden hayatla ilgili her şeye karşı bir tiksinti belirdi ve ayaklarım adeta ağırlaştı. Bir adım attım, ardından bir diğeri. Sahildeki ince kum taneleri, ayak tabanlarımda hoş bir his yaratırken, iç dünyamda kopan fırtınanın etkisiyle ruhum kararmaya başladı. Güneşin batışı, gökyüzündeki renk cümbüşü, denizin melodik şarkısı… Hiçbiri içimdeki karanlığı dağıtamadı. Yavaş yavaş ilerlerken, denizin kenarına vardım. Uzaklarda küçük bir teknede balıkçılar, ağlarına umut dolu bakışlarla bakıyorlardı. O an, içimdeki tiksinti daha da derinleşti. Onların gözlerindeki umut, benim içimdeki karanlıkla çatışıyordu. Bir kayanın üstüne oturdum. Rüzgârın hafif esintisiyle saçlarım savrulurken, gözlerimi kapatıp derin bir nefes aldım. Deniz tuzlu kokusu, burun deliklerimi doldururken, içimdeki tiksinti bir anlığına hafifledi. Fakat o huzur dolu an, karanlık bulutlar tarafından hızla kaplandı. Yanımda bir martı kondu. Kanatlarını açtı, özgürlüğünü hissedebiliyordum. Belki de onlar, bu özgürlüğü bulmuştu; ama ben, içimdeki bu boğucu duvarın ardında sıkışıp kalmıştım. Martı, uzaklara doğru kanat çırparak gökyüzünde kayboldu. İçimdeki boşluk daha da derinleşti. Yürümeye devam ettim, bu sefer adımlarım daha ağır ve cansızdı. Sahil boyunca ilerlerken, kayalıklara vardım. Sert dalgalar, kayalıklara çarparken beyaz köpükler oluşturuyordu. Belki de benim içimdeki fırtına, bu dalgaların çarpışması gibiydi. Aniden, bir kayanın üzerine tırmandım. Derin mavi deniz, karşı kıyıyı seyrederken, içimdeki tiksinti yerini bir anlık bir huzura bıraktı. Fakat bu huzur da kısa sürdü. Gözlerimi kapattım ve denizin sesini dinlemeye başladım. O an, hayatın anlamsızlığına, içsel çatışmalara karşı duyduğum tiksinti yerini kabullenmeye bıraktı. Belki de hayat, dalgalanan deniz gibi bir denge ve ben, bu dengeyi kabullenmeliydim. Uzun bir süre kayalıklarda oturdum, düşüncelere dalmış. İçimdeki tiksinti bir nebze olsun hafiflemişti. Belki de sahil, benim için bir terapi olmuştu; hayatın içindeki karmaşayı, denizin derinliklerine bırakıp, içsel bir denge bulmamı sağlamıştı. Yavaşça ayağa kalktım ve sahilden uzaklaşırken, içimdeki huzurun tadını çıkarmaya karar verdim. Belki de bu yürüyüş, içsel bir yolculuğun sadece başlangıcıydı.

(Visited 7 times, 1 visits today)