Siz hiç uykunuzun kaçmasına sebep olan, hatırlamak dahi istemediğiniz ama kendinizi de düşünmekten alıkoyamadığınız o anıyı tavan arasında bozuk plak gibi ileriye geriye sararken o anın içinde hiç sıkışıp kaldığınız oldu mu? İşte ben her gece o günü o dakikaları düşünmekten gece yarılarına kadar uyuyamaz olmuştum. Güvendiğim, sözüne inanabileceğim birisine bütün o yaşadığım uçsuz bucaksız anıları o kadar anlatmak isterdim ki… Ama bu hayatta güvenebileceğim kimse kalmamıştı. Hepsi beni yalnız bırakmıştı.
Ben daha çok küçük yaşlarda iken bir patlama olmuş ve bu patlamayla birlikte hayatımın en masum günlerini arkamda bırakıp hayatımın en acılı günleriyle yüzleşmek zorunda kalmıştım. Elimdeki pamuk şekerin yerini yalnızlık almıştı. Patlama sırasında yanımda çocukluğumuzu birlikte geçirdiğimiz en yakın arkadaşım, benim için her şeylerini verebilecek annem ve babam, zaman zaman her ne kadar kavga etsek de çok sevdiğim ablam vardı. Bütün sevdiklerimi ben bir anda kaybetmiştim. Ve ben neden hayattayım, neden onların yanında o soğuk toprağın altında değilim diye haykırmış, gözlerim patlayana kadar da ağlamıştım. Ama ağlamalarımın sebebi sadece bütün sevdiklerimi bir anda kaybetmiş olmam değildi, onlara yardım edemeyip onların ölüm anlarını, can çekişlerini izlemekti. Eğer orada ben değil de onlara yardım edebilecek biri olsaydı onlar ölmeyebilir, ben de hayatta tek başıma kalmayabilirdim. İşte benim hikayem de böyle bir gerçekle başlamıştı. Ama en kötüsü de böyle başlayıp böyle bitecek olmasıydı. Çünkü bu acımasız, gelip geçici hayatta fazla vaktim kalmamıştı. Yüz binde bir görülen ALS yani bir diğer deyişle amyotrofik lateral skleroza yakalanmıştım. Tam da hayatımda bir şeyleri yoluna koymaya başlamış iken … Bu durumdan bir an önce kurtulmalıydım, ama biliyordum ki ALS ’den kurtulmanın çok zor hatta imkansız olduğunu… Ama kendi vücudumun esiri olmamam gerektiğini de biliyordum. Evet biraz zaman alabilirdi ama her ne olursa olsun ben de kendime güzel bir gelecek inşa edebilirdim. Daha hiç Kız Kulesi’ne gidememiştim, daha hiç aşk acısı bile çekmemiştim… 5, 6 ay kadar sonra doktora gittiğimde doktorlar durumumun gittikçe düzeldiğini ve ilk defa bir ALS hastasının kurtulabildiğini gördüklerini söylediler. Dünyalar benim olmuştu, bundan daha iyi ne olabilirdi ki? Hep gitmek istediğim Kız Kulesi ‘ne çıkıp o deniz kokusunun eşliğinde avazım çıktığı kadar ‘’ biliyordum biliyordum vücudumun esiri olmayacağımı biliyordum ‘’ diye haykırdım. Artık bütün o yaşamak isteyip yaşayamadıklarımı yaşayabilirdim.
Hayatta bir çok şey başınıza gelebilir benim başıma gelenler gibi… Ama pes etmemek, istediğinin arkasından koşmak en önemlisidir. Buradan benim gibi nadir ve aşılması zor hastalıklara yakalanan, gözlerinin hemen arkasında umut belirenlere seslenmek istiyorum ‘’ hiçbir şey çaresiz değildir, siz sadece kendinize inanıp, güvenin.”