Hayretler içerisinde, olanlara bakıyordum. Gerçek olarak hissettiğim ancak hayaller aleminde gezindiğim bu gerçek üstü gerçekliğin gerçekleşmesi beni hayretler içerisinde bırakmıştı. Dejavu diyerek geçiştirdiğim ana kadar her şey normal bir şekilde ilerliyordu. Otobüs durağına yaklaştığımda olacak olaylar adeta bir film şeridi gibi gözümün önünden geçmişti.
Bir akşam vakti ödevlerimi bitirmiş, yarınki dersler için hazırlık yapmış bir şekilde okula hazırlanırken saatin geç olmasıyla birlikte uykum gelmeye başlamıştı. Evdeki herkese iyi geceler dedikten sonra uyumaya gitmiştim. Uykuya direkt dalmış olsam gerek kendimi hayal aleminde bulmuştum. Ancak bu rüyam bana diğer rüyalarımdan çok farklı gelmişti. Sanki düş alemim düş olmaktan çıkmış, gerçekliğin giysilerini giymişti. Rüyamda okul için hazırlanmış bir şekilde kahvaltı ediyordum. Annemin acele etmem gerektiğini söylediği duyuyor, o anda ise sakince son dilimimi ısırıyordum. Mutfağa gelip artık kalkmamı söylüyordu. Nedense ben o sırada beyaz örtülü kahvaltı masasının sağ uç kısmında bulunan mavi desenli, ejderha simgeli vazoya bir şey olacağını biliyormuş gibi bakmaya devam ettim. Annemin sesi yavaşça arka planda kalmaya başlamıştı ve benim tüm dikkatim vazonun düşme anına odaklanmıştı. Birkaç saniye içinde vazo yere düşmüştü. Aniden vücudumu şoklayan bir ürperti kaplamıştı. Annem mutfağa vazonun kırılma sesinden dolayı gelip neler olduğunu sormaya başlamıştı. Bense hâlâ ürpertinin etkisinden çıkamamış bir şekilde devam ederek “Bilmiyorum, birden düştü.” demekle yetinmiştim.
Daha sonra kendimi sokağın sonuna doğru yürürken buldum. Birden arkamdan gelen ani ve şok edici bir sesle gözlerimi açtığımda günün ilk ışıklarının odamın penceresinden süzüldüğünü gördüm. Nefes nefese olanların gerçekliğini anlamaya çalıştım. Yataktan kalkıp yüzümü yıkamaya gittim. Biraz olsa da rahatlamıştım. O sırada annem kahvaltıya çağırdı. Yüzümü kuruladıktan sonra “Sadece bir rüyaydı.” diyip giyinmeye başladım. Mutfağa girdim ve usulca annemin hazırladığı kahvaltıyı yemek için yerime oturdum. O anda annemin tezgahtan aldığı mavi renkli, ejderha desenli vazo gözüme çarptı. Tüm dikkatim vazoya odaklandı. İşte tam o an vazo annemin ellerinden yavaşça kayarak yere düştü. Vücuduma rüyamda hissettiğim ürperti doğmuştu. Kısa süre sonra günlük okula hazırlık rutinlerim beni bu ürpertiden uzaklaştırdı.
Çantamı alarak kapıya doğru ilerledim. Anneme görüşürüz dedikten sonra kapıyı kapatıp otobüs durağına doğru yürümeye başladım. Etrafıma bakmaya başlamıştım, sakin bir sabahtı. Mahalledeki insanlar işe gitmek için yola koyuluyor, öğrenciler ise servislerine gitmeye çalışıyorlardı. Bende otobüs durağına çıkan sokağın sonuna doğru yürüyordum. O anda yakınımda o kadar yüksek bir sesli gürültü duydum ki aniden yere kapaklanıverdim. Vücudumun uzaklaştığı ürperti her yerime yayıldı. Arkamı döndüğümde ise iki arabanın birbirine çarptıklarını gördüm.Hiçbir şey düşünmeden sadece oradan uzaklaşmak niyetiyle ayağı kalkıp koşmaya başladım ve o an aklıma rüyamda duyduğum ses aklıma geldi. Etrafımdaki şeylere odaklanamıyor, oradan oraya koşturuyordum. En sonunda otobüs durağına geldiğimi fark ettim. Kalbim koşmaktan yerinden çıkacak gibi atıyordu. Birkaç dakika geçmesine rağmen ürperti kalp atışımı arttırmaya devam ettiriyordu. Dinlenmek için otobüs durağındaki oturaklardan birine oturdum. Daha yeni şokun etkisinden çıkmışken tekrardan aynı ürperti hissinin pençelerinde kıvrandığımı fark ettim. Tam o sırada kafamı otobüsün geliş yönüne çevirdim. Minik bir kedi aniden otobüsün önüne fırladığını gördüm. Otobüs kediye çarpmamak için yönünü aniden çevirip bir direğe çarpmıştı. Herkes hemen otobüsün olduğu yere koşmaya başlamıştı. Ben ise oturduğum yerden kalkamadım. Neyse ki şoföre bir şey olmamıştı.
Rüyamda gördüğüm olaylar ve simgelerin aynı gün içerisinde meydana gelmesi beni hayretler içerisinde bırakmıştı. Rüyamda gördüğüm hayallerin gün içerisinde bir bir çıkmış olması, rüyaların gerçekliğini dikkate alıp gün içerisinde yaşanacakları değiştirme ihtimalinin olabilmesi kafamda hep bir soru işareti olarak kalmıştır.