Günlerden cumartesiydi. Ben odamda ev ödevimi yapıyordum. Ablam ise odasında bilgisayarında arkadaşıyla görüşüyordu.
Birden salondan gelen ablamın telefon çalma sesini duydum. Hemen odamdan çıkarak salona doğru gittim. Telefonu elime aldığımda ,ablam merdivenlerden koşarak ”Sakın o telefonu açma ” dedi. Ablamın telefonunu açmak bana ve anneme yasaktı(neden olduğunu bilmiyorum .Herhalde arkadaşlarıyla görüşmemizi istemiyordu). Ama çoktan telefonu açmıştım. Yabancı bir ses ”Merhaba ben Doğa” dedi. Ablamın Doğa adında bir arkadaşının olmadığını biliyordum. Ablama telefonda Doğa diye birisinin olduğunu söyledim. Bana telefonu hoparlöre almamı istedi. Aldığımda Doğa, Mutluluk Parkı’na gitmemizi söyledi. Ablamla ayakkabımızı giyerek Mutluluk Parkı’na gittik. Orada ağaçların arasında mavi gözlü, sarı saçlı bir kız gördük. Bu Doğa’ydı. Bu sefer bize Saygı Gölüne gitmemizi isteyip birden yok oldu. Bu sırada telefon kapandı. Doğa telefonu kapatınca ne yapacağımızı bilemedik. Zorunlu olarak Sevgi Gölüne gittik. Sevgi Gölünde biraz yürüdük. O kadar yorulmuştuk ki, birden göz kapaklarımız ağırlaştı ve kapandı. Düşmeyelim diye gözümüzü açtığımızda gölün içindeydik. Birden gölde şelale olmamasına rağmen ileride bir şelale oluştu. Su oraya doğru akmaya başladı. Bizde suyla beraber şelaleye doğru ilerledik. O sırada Doğa karşımızdaydı. Bize elini uzattı. Fakat elini tutamadık. Çünkü Doğa’nın eli sanki hayalet eli gibiydi, elimiz boşluğa geldi. Doğa yok oldu. O sırada herşey karardı. Birisi ”İrem kalk hadi” diyordu. Gözümü açtığımda pencereden güçlü bir güneş ışığı geldi. Yana baktığımda ise annemi gördüm.
Yani bunların hepsi rüya mıydı? Peki sonra ne oldu? Bunu düşünürken pencereden gülümseyen Doğa’yı gördüm. Peki şu an rüyada mıyım yoksa gerçek hayatta mı?