Sabah 7 suları gibi yeni bir güne gözümü açmıştım. Penceremin arasından yüzüme sabahın tatlı güneşi vuruyordu. Her şey çok normaldi, bir planım vardı o gün için ve başıma gelecek her şeyden habersiz günüme devam ediyordum. Hazırlandım ve asağıya indim. Aşağıda annem ve babam vardı. Büyük dikdörtgen, salonumuzun ortasındaki masada , masanın her karesi doluydu ve kahvaltı ediyorlardı. Benim yerimde benim için boş bir tabak da duruyordu. Günaydın diye annemi ve babamı selamladım, yerime geçtim oturdum. Annem telefonundan arkadaşlarıyla muhabbet ediyordu , babamsa elindeki gazetedeki spor sayfalarına bakıyordu. Kahvaltımı ettim okul vakti gelmişti. Bahçemizin sol arka köşesindeki duvara yaslı duran bebek mavisi ve beyazdan oluşan bisikletime yöneldim, aldım ve bindim. Okulumun evimin arasındaki ulaşım yolumda küçük bir göl vardı. Ama göl deyince aklınıza yeşil pis bir şey gelmesin bu göl çok farklıydı. Masmavi cam gibi suyu vardı içi renkli renkli balıklar ve üstü ise ördek dolu bir yerdi orası. Sabahları oraya baktıkça içim açılıyordu. Okul yolumun beş dakikalık süresinin 3 dakikası orada geçiyordu. Hatta bazen de evde bayatlamış ya da yenmeyen fazla ekmekleri alıp Ördeklere atıyordum. Ördekler ekmek yiyebilir mi diyebilirsiniz yine ilk zaten ilk başta onlarda garipsiyordu fakat alıştırmıştım artık onları beni bile tanıyorlardı ben onlara bisikletimdeki zille selam veriyordum onlar da ben her zilimi çaldığımda bana vack’lıyorlardı. O kadar neşeli bir şekilde okula gitmiştim ki yerimde duramıyordum. Zaten içimde içimi kıpır kıpır eden bir sebepte vardı zaten o da… Bizim okulda bir öykü yarışması düzenlendi. Bir ay önce yazmış olduğumuz öykülerimizin sonuçlanma tarihiydi . Dereceye girenlere ödüller vardı. Ve bende öyküme güveniyordum. O yüzden içim daha da kıpır kıpır oluyordu. Dersler geçmişti saat o zamanı gösteriyordu, biz dersteyken kapı çalacaktı ve bizi yukarı kattaki gösteri salonuna toplayacaklardı, gittik ve oturduk. Üç tane yazar geldi. Bizim yazılarımızı okuyup değerlendiren üç yazardı. Onlar sırayla üçten ikiye doğru açıklamaya başladılar. Üçüncüyü okudular ben değilim, ikinciyi okudular o da ben çıkmadım, benim içimdeki ümit gitmişti o anda . Çünkü yazıma güveniyordum evet ama birinci olabileceğim de aklımın ucundan geçmiyordu. O anda ilk öykü ismini okuyup sonra ismi okuyorlardı, benim başlığımın ilk iki kelimesini söyledi. O anki heyecanla vay be benim dedim. Bir de baktım ki baya sesli söylemişim. Bir anda herkes dönüp bana bakmıştı. Sonra tam adımı açıkladılar , o an arkadaşlarım var güçleriyle alkışlıyorlardı. O kadar heyecanlandım ki o sahneye kadar olan yolu hatırlamıyordum . Sertifikamı aldım, hediyemi aldım ,fotoğraf çekildi ve yerime oturdum. Ama benim o sertifikayı göstermek istediğim çok sevdiğim Türkçe hocam vardı . Soluğu hemen onun yanında aldım. İşi olduğu içinde bu durumdan daha önce haberdar olmamıştı. Dedim ki ‘Bunu duymaya hazır mısınız ? ‘ size çok güzel bir haberim var ‘ dedim. Ve öykü yarışmasında birinci olduğumu söyledim ve sertifikamı ve ödülümü gösterdim o an çok mutluyduk, Birbirimize kucak dolusu sarılmıştık.
Rüya Gibi Güzel Haber
(Visited 190 times, 1 visits today)