Ruhunuzdan İbaret Parçalar

Hayat nelerden ibarettir sizce? Aslında hayat yaşayamadığımız belkiler, yaşadığımız keşkeler ve içimizde tuttuğumuz neyselerden ibaret. Geçmişte yaptığınız hatalar ve belki de geleceğinize dair kurduğunuz hayallerden oluşan bir hikaye sizin belki kader dediğiniz bir yaşam. Peki siz bu yaşamı nasıl geçiriyorsunuz? Yakınarak mı yoksa huzurla ölmeyi bekleyerek mi? İnsanoğlu o kadar farklı bir varlık ki, nasıl anlatılacağı bilinmez bir evrenin içinde sürünüp gidiyor.

Düşünsenize; sırf yaptığınız hatalardan sorumlu tutuluyorsunuz. Ne gösterdiğiniz fedakarlıklar ne de düzelttiğiniz yanlışlar göz önünde bulunduruluyor ama bunu kendinize yapan sizsiniz. Benliğinize ve yaşadıklarınıza tek bir saygı göstermiyor ruhunuz. Bunu geçmişiniz için söyledim. Bu duruma verilebilecek o kadar çok örnek var ki… Ama ben biraz eski örneklere gitmek istiyorum. İzmir’in işgali sırasında Yunan ordusuna karışmış birçok general ve subay vardı. Bu onurlu ve şerefli askerler düşman ordusunun içinde ajanlık yapıyorlardı. Bilerek belki Türk askerlerini öldürdüler, canlarından can gitti belki ama vatanlarını kurtarmak uğruna hiçbiri sesini çıkarmadı. Çünkü “Vatan sağ olsun!”du. Evet belki yapılan o görünür hatalar unutulamazdı ama güdülen bir amaç uğruna yapılan fedakarlıklar hatırlanmalıydı en azından yapılan hatalara karşın…

Sait Faik’in çok güzel bir sözü var hayatımız ve en çok da kader dediğimiz alın yazımız için;

Geriye bakmayın, gelecek için de hayal kurmayın. Size ne geçmişi geri verebilirler ne de gelecek hayallerinizi tatmin edebilirler. Göreviniz, Ödülünüz, kadriniz burada ve ‘şimdi’dir. 

Evet aslında geçmişin yanında gelecek de insanın başına dert olur her ne kadar planladıklarımız bizi mutlu etse de… Şöyle bir durum var aslında; siz ne kadar zengin ya da başarılı olursanız olun hayatın size ne sürprizlerle geleceğini bilemezsiniz. Bu ne demek şimdi diye sorabilirsiniz, gelin şöyle açıklayalım; Bir genç kız düşünün ya da oğlan, fark etmez. Akademik ve sosyal olarak aklınızın dahi alamadığı derecede başarılı. Ama bir o kadar da hayalperest. Gideceği üniversitelerin, evleneceği kadın ya da adamın veya olacağı çocuklarının hayaliyle yanıp tutuşan bir genç. O kadar çok hayalini kurdu ki eninde sonunda daha doyumsuz ve daha açgözlü olmaya başladı. Başarının ve o yüce hayallerin getirdiği hırs ve zevk belki de en akıl almaz ama bir o kadar da güzel geldi insan ruhuna. Evet, ne yazık ki bu durum dünyanın neresinde olursanız olsun sizin de karşılaşabileceğiniz bir insan türü. Sadece gelecek hayallerine bağlı ve şimdiye odaklanmayı unutan bir insan…

Üzülüyorum aslında çünkü bu tür durumlar yani anı yaşayamama durumu sadece iki tane özellikten gelir; birincisi “kendi kusurlarına katlanamama”, ikincisi ise “fazla mükemmeliyetçi olma”. Şimdi bu kadar sıraladım dizdim ama aslında ben de öyleyim. Yanlış anlamayın; hırsım, hatalarıma yakınmam ve geleceğe dair kurduğum hayallerime bağlılığım yoktur ama kusurları sevmem. Bu fiziksel olarak değil. Psikolojik olarak. Ama işte sonuç olarak kendimi düzeltmeye çalışıyorum.

(Visited 666 times, 1 visits today)