Photo: Simon James / Flickr [CC]

Ruhun Besin Kaynağı:İnanç

 

Antik çağlardan beri insanlar bir şeylere inanma dürtüsüyle hareket etmişlerdir. Çünkü inanç her dönemde insanları beslemiş ve onlara kuvvet vermiştir, inandıkları şey gerçek olsun olmasın onun enerjisiyle kuvvet bulmuşlardır. İnanmak ihtiyaç haline gelmiş bu yüzden insanlar bu inanç olgusunu tarihler boyu kullanmışlar ve farklı dönemlerde farklı yaratıcılara tapınmışlardır. Bazen tanrı bazen din yaratmışlardır ve her seferinde bunları ruhlarını beslemek bir şeye sığınmak için kullanmışlardır. Batıl inanışlar da böyle doğmuştur. Ancak batıl inanışlar yalnızca inanmak için değil bazen insanları korkutmak, üstünlük belirtmek veya kötü zamanlarda iç huzur sağlamak için de kullanılmışlardır.

Batıl inanışların kökeninin paganizme kadar dayandığını söyleyebiliriz. O zamanlardaki bilim yetersizliğiyle birlikte bazı doğa olaylarının kanıtlanamaması sonucu ortaya çıktığı düşünülmektedir. Doğa olaylarını işaret olarak kabul etmiş ve hayatlarına da bu işaretlere dikkat ederek devam etmişlerdir. Bu inanışlarda çoğunlukla yaratıcıdan değil de evrenin etkilerinden korkmuşlardır. Başlarına gelebilecek olayları düşünüp o işi yapmaktan vazgeçmiş veya yapmaya karar vermişlerdir. Ancak bunu da insanlara yapan insanlardır. Çünkü fikri ortaya çıkaran biri ve onu yayan diğer kişiler vardır. Yani insanlar birbirlerini korkutmak veya teselli etmek için bunları uydurmuşlarıdır. Mesela orta çağda krallıklar savaş başlatmak için birbirlerine kılıç 

veya hançer gönderirlermiş. Bu yüzden elden ele kesici alet geçmesinin uğursuzluk getireceğine inanılır. Ancak buna inanan çoğu insan asıl sebebini bilmez ve sadece uydurulan kısmına takılır.

Ayrıca batıl inanışları, doğru olan bir şeyi korkutarak öğretmek için de kullanmıştır insan oğlu. “Yalan söylersen dilin kopar dilsiz kalırsın” veya “Anneye el kalkmaz taş olursun” gibi batıl inançlar da mümkündür. Böylelikle yanlış olan bir davranış inanç yardımıyla düzeltilmeye çalışılmıştır. Yaratıcı korkusu, din korkusu veya bu şekilde dinle bağlantısı olmayan bir yargının korkusuyla insanlar davranışlarını düzeltmeye çalışmışlardır.

Yani herkes bir nevi bir inançtan beslenmişlerdir. Bu inanışın akla yatkın olup olmaması aslında birçok insan için çok da önemli değildir. Ruhlarını güçlendirmek için neyin doğru neyin yanlış olduğuna bakmadan yıllarca insanlar hareket etmişlerdir ve etmeye devam ediyorlar. Bu düşüncenin aslında kimseye bir zararı olmadığı düşünülse de ileri seviyede inanç yanlış yollara sürükleyebilir. Ve bu ileri seviyede inanç duygusu yalnızca kişinin kendine değil topluma da zarar vermesine neden olur. Bu inanışlar seviye olarak biraz ilerlediği takdirde tabuları ve tabularla birlikte yargılama sistemini doğurur. Hepimizin bildiği toplumu etkileyen inançlardan biri de çok eskiden renkli gözlü insanların şeytanın yoldaşı olduğu düşünülmesidir. Günümüzde buna inanan ve bu yüzden yargılayan pek fazla insan göremezsiniz. Ancak kara kedi uğursuzluk getiriyor diye kedileri kesen insanlar görebilirsiniz.

                İşte inanç duygusu bu yüzden önemlidir. Derecesini iyi tutturmak gerekir. Kırmızı çizgiyi aştığı anda batıl inanç olsun olmasın bu inanç tüm toplumu etkiler. Aşırı inancın aşırı etkilerinden sakınmak gerekir. Kendinizi kaptırdığınız anda hem kendinize hem de etrafınızdakilere zarar verirsiniz.  İnancınıza kendinizi kaptırmayınız.

 

 

(Visited 135 times, 1 visits today)