Asıl gayesini iletişimi sağlamak, haberleşmeyi sürdürmek olarak adlandırsak da günümüzde televizyonun sık sık bu amaçları dışına çıktığına şahitlik ediyoruz. Ayrıca bu amaçları dışına “reyting” artırmak uğruna çıkması da cabası. Sabahtan akşama kadar bozuk bir plağı andırırcasına dünden kalma, eski yayınları tekrar tekrar yayımlayıp durması televizyon izleyenlerin sayısında önemli bir düşüşe neden oluyor tabii bu durum her ne kadar gelişen teknolojiyle diğer cihazlara yönelimin yanında devede kulak kalsa da…
Televizyonların bize bayat ekmeklerini -daha önceden yayımlanmış programları- sunmadığı zamanlarda ise günün erken saatlerinden akşama kadar “Gündüz Kuşağı” adı verilen yayın akışına tabi tutuluyoruz. Bu yayın akışında türlü türlü programlar gözümüze çarpsa da genellikle birilerini evlendirmeye çalışan evlilik programları veya aile içinde yaşanan kavgaları, cinayetleri yayımlayan programları görüyoruz. Biz bu programları görüyoruz, izliyoruz fakat böyle programları Sayın Yapımcı izlemiyor mu? Bana kalırsa izlediğini pek sanmıyorum zira bir kez olsun izleseydi ben paramı niçin çöpe atıyorum yahu diye kendine bir soru sorardı.
Dilerseniz programın içeriğini somut bir örnekle anlatayım: Programa kıskançlık sebebiyle kızları cinayete kurban giden yarası taze, hüzünlü ve de aciz bir aile katılıyor program sağ olsun bütün ülke o ailenin acizliğine tanık oluyor. Ailenin itibarının zedelenmesini geçtim, o programda çaresiz bir şekilde umut aramalarını ve bu durumun resmen halka ifşa edilmesini de geçtim. Diyelim ki küçük bir çocuk televizyonda bu ve bunun gibi içeriklerle daha erken yaşta maruz kalıyor artık izleye izleye gelecekte bir cinayet haberi okuduğu zaman normal bir habermiş gibi mi davranır orasını zaman gösterir. Lakin şu sorumda ısrarcıyım sizlerin “reyting” diye adlandırdığınız, kendi emelleriniz uğruna o insanları oracıkta şaklabana çevirmek mi, yoksa gerçekten birilerine yardım etmek mi? Aksi takdirde amacınız yardım etmek ise size ünlü filozof Soren Kierkegaard’ın şu sözlerini hatırlatmak isterim: “Bir insana yardım etmek, o insana tahakküm etmek demek değildir.”
Olay sadece bu tarz yayın içeriklerinin çocuklar için uygunsuz olmasıyla veya oradaki ailenin rezil olmasıyla kalmıyor tabii ki. Zaman içerisinde o programlarda yayınlanan örneğin: “Ayşe’nin Ali tarafından şiddet görmesi” ya da “Alacak verecek meselesi yüzünden kardeşini öldüren ağabey” gibi pek çok şiddet içerikli konular görüyoruz. Başka bir yerde şiddet, ölüm veya cinayet gibi haberleri gördüğümüzde kılımız dahi kıpırdamıyor. Şunu söylemek isterim ki bu programlar bize özünde hiçbir zaman normal gibi kabul etmememiz gereken durumları artık normal bir durummuş gibi kabul etmemize zemin hazırlıyor.
Demem o ki televizyon kanalları artık “reyting” kazanma uğruna, genç nesilleri kaybediyorlar, televizyonlar bizleri bilinçlendirmeleri gereken yerde bilinçlerimizi uyuşturuyorlar, ayrıca televizyonlar bize asla ve asla normal bir biçimde anlatılmaması gereken: cinayet, şiddet gibi olayları normalmiş gibi anlatıyor. Belki de televizyonlar hiçbir zaman eskisi kadar popüler olmayacak, bunun düşüncesi bile korkutuyor olmalı ki izleyici artırma amaçlı yapılmış programlarından belli. Televizyon zamanla sonsuza karışacak benim ise tek temennim, yok olma süresinde içeriklerini kendi emellerine göre değil de genç nesillere göre düzenlemeleridir.