Benim adım Okyanus. Ben bir ressamım. Zor bir çocukluk geçirdim. Annem ve babam boşandığı içim babamı on yaşından beri görmüyorum. Annem beni zorlu mücadeleler vererek kız kardeşiyle berber büyüttü. Annem benim resim çizme yeteneğimi keşfetti ve bana bu yeteneğimi geliştirmem için hep destek oldu ve geliştirmeme imkan verdi. Derslerimle beraber resim eğitimleri aldım. Yağlı boyayla tuval çalışması, hayatta en çok zevk aldığım ve bana babamın yokluğunu unutturan şeydi. Üniversitede güzel sanatlar fakültesini bitirip gerçek bir ressam oldum. Tablolarımla kendi sergimi bile açmıştım. Annem ve teyzem benim her zaman yanımda oldu ve beni destekledi. Sergimi açtım ve resimlerimi sergilemeye başladım. 5 ay sonra bu resimleri tekrar sergileyip satacaktım. Bu zaman içerisinde kendimi, çocukluktan bu yana hayatımı, sevdiklerimi ve yaşam amacımı anlatan bir resim yapmaya karar verdim. En büyük ve en değerli çalışmam bu olacaktı.
Sergimi ziyaret etmek için çok değerli bir İspanyol ressam geldi, resimlerimi dikkatlice inceledi. Benimle İspanyada bir sergi açmak ve büyük bir projede yer almam için teklifte bulundu. Annem ve teyzemle güzelce düşündükten sonra kabul etmeye karar verdim. Bu büyük projede aylardır üstünde çalıştığım, benliğim olan tablomu sergilemeye karar verdim. Tablomu bitirince bavulumu topladım ve tablomu alıp ünlü İspanyol ressamla beraber uçağa bindim. İspanya’ya inince etrafı dikkatlice inceledim. Valizimi İspanyol ressam kendi arabasına aldı, ben ise arkadaki arabayla yola çıktım. Yolda araba kaza yaptı ve hastaneye kaldırıldım. Hafıza kaybı geçirdim. İspanyol ressam yanımdaydı sadece hastane odasında. Bana tekrardan kendimi tanıttı ve buraya ne için geldiğimi. Kendimi eksik hissediyordum. Nehrin denizde kaybolması gibi benliğimi kaybetmiştim. İçimde yaşama sevinci kalmamıştı, aklımda beni korkutan sorular vardı. Hastaneden taburcu oldum. İspanyol ressam ailemle konuşmuştu, ben ise konuşup her ne kadar onları şu an tanıyamasam bile telaşlandırmak istemedim çünkü biliyordum ki bir anne, yüreği dibinde her zaman bir af bulunan bir uçurumdur. Eğer onunla konuşsaydım durumu hemen anlardı, eğer onunla hiç iletişime geçmeseydim hissederdi ve daha çok endişelenirdi. Anneler belki her şeyi göremezler ama kalpleriyle duyarlar. Annemin durumu anlamaması için İspanyol ressam çok uğraşıyordu onun hakkını yiyemezdim. O gerçek bir sanatçıydı. Sanatçı, her yandan gelen duyguları algılayan bir anten gibidir. İnsanlara yardım etmemiz ve onların görmediklerini görüp insanlara göstermemiz gerektiğine inanırız.
İspanyol ressam ile birlikte projelerimize devam ettik. Bir sürü farklı tablo yaptık. Ve işte o büyük gün geldi. Sergimizi açtık. Dünyanın her yerinden çok önemli sanatçılar ve eleştirmenler geldi. Serginin tam ortasında üzerinde kırmızı örtü olan bir tablo vardı. İspanyol ressam çok etkileyici bir konuşma yapıp tablonun örtüsünü kaldırdı. Herkes dikkatini tabloya verdi. Ben o tabloya bakınca resme dalıp gittim. Resmen resim beni içine almıştı. Bir anda resimdeki anılarım, küçüklüğüm ve benliğimi keşfettim. O anda bütün hafızam yerine gelmişti. Bu olaydan şunu anlıyorum ki sanat insanların benliğini bulmasına yardım ediyor. Ve en önemlisi ben artık gerçek bir sanatçıydım. Kendi benliğimi resmime aktarabilmiş ve ona baktığımda hissedebilmiştim.