Bir gün yine uykuya daldım. Yastığa kafamı koyar koymaz hemen bir rüya görmeye başladım. Yağmurlu bir yerdeydim ama ansızın yağmur durdu ve hemen önümde bir gökkuşağı oluştu. O gökkuşağına doğru yürüdüm ve altından geçtim. Değişik bir yere gelmiştim. Bu yerin üzerinde pamuk gibi dağlar büyük çiçekler küçük hayvanlar ve minik minik evler vardı. Biraz yürüdüm, daha sonra arkada bir şehir gördüm. Bu şehir çok küçüktü içinde gökdelenler vardı ve neredeyse benim boyumdaydılar. Minik bilgisayar faresi boyunda insanlar vardı. Hatta bir Cami bile vardı. İlk defa bir camiyi tepeden görmüştüm. Onun yanında bir şey gözüme çarptı. Bir saray, bu saray diğer her şeyden daha büyüktü, neredeyse benim boyumu geçiyordu ve önünde korumalar olduğunu fark ettim. Küçük birer üniformaları bir de üzerinde tüyü olan bir şapkaları vardı. Ellerinde de de birer silah vardı. Bir an kapı açıldı ve askerler birbirine bakıp başlarını aşağı eğdiler. Birisi çıkmıştı, daha sonra ortalık kalabalıklaştı. O adam bir konuşma yaptı. O adam bu yerin sultanıymış. Sultanın üstünde eski Osmanlı kıyafetine benzer bir kıyafet vardı. Sultan tam bir şey daha diyecekken içerden gelen bir sesle uyandım. Annem ekmek almamı istiyordu, bu yüzden hızlıca bu rüyayı rüya günlüğüme yazdım evden çıkıp ekmek almaya gittim.
Renkli Kuşak
(Visited 8 times, 1 visits today)