Gözümü açtım, sanki yıllardır gözümü açmamış gibiydim. Dışarıdan bir ses gelene kadar umutla defterime bakıyordum. Buras neresiydi? Neyi bekliyordum? Kafamı kaldırdığımda önümde kocaman simsiyah bir ekran, dört duvar arasında… Arkamı döndüm; sayısızca kitaplar, defterler vardı. Ayağa kalkacakken bacaklarıma keskin bir ağrı girdi. Sanki yıllardır ayağa kalkmamışım gibiydi. Biraz zaman sonra ayağa kalkacak gücü buldum, yavaşça kapıyı açtım.kapıda “012” numarası vardı. Kapıyı kapattım, koridora döndüm ve içeride benimki gibi onlarca oda vardı. Birilerinin olduğun düşünerek bir kapıyı araladım. Boş. Yaklaşık 30 kapı açtıktan sonra burada kimsenin olmadığını anlamıştım. Buradan çıkmak istiyordum. Koridorun sonuna doğru ilerledikçe odalar azalmaya başladı. Karanlık ama diğerlerinden daha büyük bir oda ilgimi çekti. Kapısının önünde kırık bir fener vardı, elime aldım, usulca odanın kapısını aralayıp içeri girdim. İçeride boya fıraları, boş tuvaller vardı. Bir ışık kaynağı gördüm, açtığımda içerideki müzik aletleri görünür hale geldi. Sanki birileri bunları saklamış, çöp gibi atmış gibiydi. Bir boya firçasını eline aldım, boyaları açtıp ve bir tuvale renkleri atmaya başladım. Boş beyaz duvarlara sıçrayan boyalar etrafa renk kattı. Elime boya alır almaz koridora koşup etrafa boyalar sıçratmaya başladım. Arkandan, koridorun sonunda tanıdık gelmeyen bir ses geldi. Arkamı döndüm ve umutla tek açılan ışık kaynağna koştum. Girmeden önce tereddüt ettim. Yerde bir kağıt parçası gözüme çarptı. Elime aldım. ”Renkli ama karanlık dünyana girmek istiyor musun? Son kararın mı?” Kafamı kaldırdım. Kapıdan içeri girdim, elimdeki notun yere süzülmesini izlerken kendi karanlık ama renkli dinyama giriş yaptım.
Rankli Ama Karanlık
(Visited 5 times, 1 visits today)