Geçmişten ta bugüne kadar çoğu ülke varlılığını koruyabilmek adına kendini sanayi alanında geliştirmiş, silahlandırmış, eğitmiştir. Zamanla sanayinin daha da gelişimi ile beraber, bu konuda ileride gelenler (ABD, Rusya, Çin…) ekonomik, siyasi gelişimlerinin yanı sıra kendilerini nükleer teknolojide geliştirmiş ve dünya çapında büyük bir statü kazanmışlardır.
Nükleer teknoloji olarak adlandırdığımız bilim, atom çekirdeğinin reaksiyonlarıyla ilgilenir. Nükleer enerji, nükleer tıp, nükleer silah olarak da alt başlıklara ayrılan bu teknoloji maalesef yenilenebilir bir özellikte olmadığı için ve de insani açıdan ise tarihte felaketlere yol açması sebebiyle çoğu ülke vatandaşı tarafından hiç hoş olarak düşünülmemektedir.
Ayrı olarak işin bilimine inecek olursak eğer, atomlardaki fisyon ve füzyon tepkimelerinin sonucunda yüksek ısı enerjisiyle beraber yeni elementlerin oluşmasıdır. Fakat bu tepkimelerin sonucunda ortaya çıkan ısı kontrol edilemez ise çok büyük felaketlere yol açabilir. Ayrıca nükleer silahın yapımı da bu mantıkla gerçekleşir. Bahsettiğimiz bu yüksek ısı, kasten kontrol edilmeyip istenilen bölgeye bırakılır ve bomba bırakılan bölge üzerinde inflak eder. Bu o kadar güçlü bir silahtır ki patladığı yerin 5 mil (8.04 kilometre) çapındaki alanı tamamen yok eder, sonrasında ise 1 mil (1.6 kilometre) çapındaki alana ise çok tehlikeli bir radyoaktivite bırakır.
Buna verebileceğimiz en büyük ve hala en etkili olan Çernobil’e örnek verebiliriz. Nükleer enerjiden elektrik elde etmek adına Sovyetler tarafından kurulan nükleer santral, öyle büyük bir patlama yaşamıştır ki 1000 ton ağırlığındaki üst kapak bu inanılmaz basınç sonucu paramparça olmuştur. Patlama sonucunda çıkan radyasyonda Karadeniz bile büyük bir şekilde etkilenmiş, bu etki deniz canlılarına da yansımıştır.
Tarihe büyük bir damga vurmuş olan başka bir nükleer silah faciası ise İkinci Dünya Savaşı zamanında Hiroşima ve Nagazaki’de gerçekleşen patlamalardır. Japonlar tarafından gerçekleştirilen Pearl Harbor baskınına karşılık olarak Amerika Birleşik Devletleri tarafından iki Japon kentine atılmışlardır. Bu bomba daha demin de belirttiğim gibi öyle güçlüdür ki Japonya’yı savaş dışı bırakmıştır. 6 Ağustos 1945’te atılan bomba, sonrasında da özellikle etki ettiği alanda büyük hasarlar ve can kayıplarına sebep olmuştur.
Günümüzde henüz Türkiye bu nükleer güce sahip değildir. Fakat Rus kamu şirketlerinin yardımıyla 2017’de yapımına başlanan ve Mersin’de bulunan Akkuyu Nükleer Santrali’nin yapımının Mayıs 2023’te bitmesi beklenmektedir. Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk nükleer santrali olacak olan ve yapımına 20 milyar dolar harcanmış olan bu Akkuyu Nükleer Santrali, tamamlandığı zaman Türkiye’nin elektrik ihtiyacının %10’unu karşılaması beklenmektedir.
Görüldüğü üzere ve yazının başında da belirttiğim gibi farklı ve yararlı amaçlarda da kullanılabilen bir enerjidir nükleer enerji. Fakat her ne kadar tehlike arz etse de bir ülkenin savunma sanayisi adına ve dünyadaki güç sıralamasında da büyük bir etkiye sahiptir. En azından kendi fikrimi belirtmem gerekirse tehlikeli olan asıl şey nükleer enerji değil, kullanım amacıdır.