Prenses Bilge

Bir varmış bir yokmuş, evvel zaman içinde kalbur saman içinde, develer tellal, pireler berber iken ben anamın beşiğini tıngır mıngır sallarken eski zamanlarda adı sanı unutulmuş bir köy varmış. Bu köyde saçları dalgalı ve kızıl renginde, gözleri okyanus mavisi güzel mi güzel bir kız yaşarmış. Bu kızın ismi Bilge’ymiş. Bilge gününü köyün tamir işlerini yaparak geçiriyormuş. Sonra bir gün arkadaşı Mehmet ona kuzuların dağa kaçtığını söylemiş. Bilge buna çok üzülmüş ve hemen kuzularını bulmak için dağa gitmiş. Yolda bir fare görmüş. Ama fare konuşuyormuş. Fare şöyle demiş: Merhaba ben Fifi. Burada ne arıyorsunuz? Bilge de ona kuzularımız dağa kaçtı, ben de onları aramaya geldim demiş. Fare şaşırarak dağa mı demiş. Dağda kar fırtınası var şuanda oraya gidemezsiniz. Ama Bilge onu dinlemeyip gitmiş. Sonra biraz daha ilerlemiş ve kurtlar, ayılar ve kuzuları donmuş görmüş. Ama onun kuzuları değilmiş. Çünkü onun kuzularının tüyleri uzunmuş. Donan kuzuların tüyleri kesilmiş olduğu için donmuşlar. Bilge yerde donmayan bir hayvan görmüş. Bu hayvan mor renkli bir bebek serçeymiş. Bilge serçeyi kucağına alıp ısıtmış ve kucaklamış.  Serçe’ye adın ne diye sormuş. Serçe Pufpuf demiş ve kuzuları dağdan inerken gördüğünü söylemiş. Bilge de dağdan aşağı inmiş. Eve giderken kuzuları görmüş ama sırtlan kuzuların tam yanındaymış. Sırtlan tam kuzuları yiyecekken, Bilge’ye de saldırmış. Birdenbire biri gelmiş ve Bilge’yi kurtarmış. Aslında o bu ülkenin Prensi imiş. Bu prens sarı saçlı, kahverengi gözlü ve kısa boyluymuş. Herkes ona Küçük Prens diyormuş. Bilge bu prensi görünce ona aşık olmuş. Sonra Prens ona yerde bulduğu içi mor dışı siyah parlayan bir taştan yüzük yapmış ve onu Bilge’ye vermiş. Sonra da prens onu şatosuna götürüp ona bir taç takmış ve Bilge de bu ülkenin prensesi olmuş.

(Visited 26 times, 1 visits today)