Polis Akademisi

Yine klasik bir sabaha uyanmıştım. Her gün rutin olarak yaptığım sucuklu yumurtamı yapmıştım yine. Tam sucuklu yumurtamı yerken kapı zilinin sesi beni ürküttü, sabahın bu erken saatinde kim gelmiş olabilirdi ki. Kapıyı açtığımda önümde kimse yoktu, sokak ise sabahın erken saatinden dolayı oldukça tenhaydı. Tam geri içeri girecektim ki paspasın üstünde bir mektup gördüm. Bu mektup özenle tasarlanmış, şık bir mektuptu. Mektubu açtığımda gördüklerime inanamadım, uzun zamandır hayalini kurduğum polis akademisinden kabul almıştım. Kabul mektubu internette gördüklerime benzemiyordu ancak o an o kadar heyecanlıydım ki bu benzersizliği fark edememiştim. Bir polis olmak çocukluk hayalimdi ve bu hayalim için çok çalışmıştım, bu mektup hayallerimin gerçekleştiğine dair bir işaretti. Mektubun üstünde akademiye yeni başlayacaklar için bir tanışma yemeği düzenleneceği ve yapılacak tanışma yemeğinin tarihi ile konumu yazıyordu.

Geçmek bilmeyen bir haftadan sonra sonunda tanışma yemeğinin vakti gelmişti. Heyecanla hazırlandıktan sonra yola çıktım. Yemeğin yapılacağı yer şehir merkezine oldukça uzaktı; yolun yarısı ağaçlık, insan eli değmemiş ormanların arasında yolumu bulmaya çalışarak geçti. Yorucu ve uzun bir yoldan sonra sonunda yemeğe varmıştım. Heyecanıma hakim olmaya, olabildikçe sakin görünmeye çalışıyordum. Yemeğin yapılacağı yer eski ama bakımlı bir köşktü. İçeri girer girmez beni koskocaman ve adeta 1800’lü yıllardan kalma bir salon karşıladı. Takım elbiseli bir beyefendi içeri geçmemi söyleyince hayallerimin gerçekleşmesine çok yakın olmamın verdiği heyecanla hızlı adımlarla içerideki yemek odasına girdim. Gözlerime inanamamıştım, bu yemek salonu bir filmden çıkmış gibiydi. Büyülenmiş bir şekilde etrafa bakarken masanın başında oturan akademinin yöneticisi olduğunu tahmin ettiğim bir adam konuşmaya başladı, ‘Merhaba geleceğimizi koruyacak olan dostlarım, sizi buraya özel olarak çağırdık. Hepiniz başvurularınızla bizi çok etkilediniz. İlerde hepinizin büyük şeyler başaracağına eminim. Son olarak şunu unutmayın ki bir vakada en önemli unsur detaylardır…’. Adam konuşmayı bırakır bırakmaz bütün ışıklar söndü ve etrafı zifiri bir karanlık sardı. Kimse ne olduğunu kavrayamamıştı. 

Kısa bir süre sonra ışıklar açıldı ve konuşmayı yapan adam ortalıktan kaybolmuştu. Oturduğu sandalyede ise bize bir mektup bırakmıştı. ‘İnsanın çevik olmasıyla birlikte okumuş olup iletişim becerisinin gelişmiş olması da çok önemlidir. Bu kabiliyetlere sahip kimse diğerlerine göre daha nicelikledir ve daha iyi yerlere gelecektir. Bana ilk ulaşan aday daha üst bir seviyede eğitim alacaktır. Bol şans!’. O an bunun sadece bir yemek değil ancak bir test olduğunu anladık. Odada benim ile birlikte yirmi küsur kişi daha vardı ve hepsi bir anda bu devasa köşkte koşturmaya başladılar. Yemek odasında bir tek ben kalmıştım ve hala mektubu inceliyordum. Mektupta bana yardım edecek bir ipucu olmak zorundaydı. Biraz daha mektubu inceledikten sonra bir cümle gözüme çarptı.     ‘… okumuş olup iletişim becerisinin gelişmiş olması…’. Aradığım ipucunu bulmuştum. Koşarak köşkün kütüphanesini aramaya başladım. Çok uzun sürmemişti kütüphaneyi bulmam ancak bu kütüphane devasaydı. Ne aramam gerektiğini bilmiyordum ama burada olduğuna emindim. Raflardaki kitapları incelerken bir kitap gözüme çarptı. Kitabın adı ‘Aradığım Aday’ idi. Bunun da bir ipucu olabileceğini düşünerek kitabın sayfalarını çevirmeye başladım. Kitabın 120. sayfasına geldiğimde el yazısıyla yazılmış bir cep telefonu numarası gördüm. Hemen bu numarayı aradım ve telefonu cevaplayan kişi akademinin yöneticisiydi. ‘Tebrikler, çevikliğinizle birlikte mesaj yorumlama yeteneğinizi ve zekanızı da bize kanıtlamış oldunuz. Sizi akademimizde ağırlamak bizim için bir onur olacak.”

 

(Visited 9 times, 1 visits today)