Piskolojimiz ve Yemekler Arasındaki Köprü

Çoğumuz sevdiğimiz yemekler yediğimizde, moralimizin düzeldiğini veya daha enerjik hissettiğimizi idda ederiz. Bu durum özellilke çikolta gibi içinde şeker bulunan yiyeceklerde daha çok başımıza gelir. Mesela moralimiz düşük olduğunda genellikle bizi mutlu ettiğini düşündüğümüz için çikolata yeriz. Peki besinler insanın piskolojisini veya davranışlarını gerçekten etkiler mi, yoksa bu yiyecekler ve piskolojimizin arasında kurduğumuz bağ sadece bizim hayal gücümüz mü?

Besinler ile insan psikolojisi ve davranışları arasında direkt bir bağlantı olduğunu görmek mümkün. Popüler bir örnek olarak çikolatayı verebiliriz. Çikolatanın hormonlarımız  üzerinde yarattığı etkiler mutlu olmamızı sağlar. Kakaonun içerisinde bulunan biyoaktif besin bileşenleri ve magnezyum vücuttaki serotonin adlı mutluluk hormonunun artmasında katkıda bulunur. Bu durum ise bize mutluluk olarak geri döner. Bunun yanında sadece çikolata değil, aynı zamanda içinde yüksek mitarda faydalı vitaminler bulunduran yiyeceklerde hem insanın modunu yükseltir, hem de beyinimizi stres gibi negatif düşüncelerden korur. Ayrıca sağlıklı bir diyet çoğu zaman sağlıklı bir mentalite için uygun koşuları sağlar. Çünkü sağlığımız için önemli olan fiziksel etmenler, yeme-içme, sadece bedenimizi değil mental sağlığımızı da büyük oranda etkiler. Sonuç olarak dengeli ve çesitli öğünler sağlıklı bir mentaliteye ve bedene sahip olamaya imkan sunarak insanın pozitif bir moral içinde olmasının sağlayabilir. Ayrıca, besinleri tüketmek kadar onları hazırlamakta insana mutluluk getirebilir. Yemek yapmak da yukarıda bahse konu tarzda insanın mentalitesini ve dolayısıyla moralini yükseltebilen bir faaliyet olarak karşımıza çıkar. Yemek yemeketen keyif alan kişilerin sonrasında bunu bir kariyer fırsatına dönüştürmek istemesi de bu yüzden oldukça beklenebilen bir durumdur. Belki başka alanlarda istedikleri başarıyı elde edemeyecek insanlar bu kariyerle çiftte bir tatmin yaşayabilirler.

Ancak yicekler her zaman bize mutluluk getirmezler. Yiyecek tüketiminin fazlalığı yada aşırı azlığı gibi sorunlar da yaşanabilir. Bu bağlamda, obezite ve anoreksiya yaygın yeme bozukluklarıdır. Bilimsel adıyla anoreksiya nervoza, vücut ağırlığında anormal derecede düşüklük, hissedilen yoğun kilo alma korkusu, ve çarpık kilo algısı ile karakterize edilen bir beslenme bozukluğuna verilen isimdir. Obezite ise genel olarak bedenin yağ kütlesinin yağsız kütleye oranının aşırı artması sonucu boy uzunluğuna göre vücut ağırlığının arzu edilen düzeyin üstüne çıkmasıdır. Bu iki zıt hastalık insan sağlı için oldukça tehlikelidir ve psikolojik olarak yıkıcı etkileri vardır. İnsanlar kendi öz değerlerini çoğu zaman nasıl göründüklerinden yola çıkarak karar verirler. Eğer toplumun karar verdiği güzellik algılarına kilomuz yüzünden uymuyorsak zaman zaman tehlikeli diyetlerle kilo vermeye çalışabiliriz. Bu da zaman zaman anoreksiya ve yeme bozukluklarının birer başlangıcı olabilir. Aynı zamanda bazı insanlar duyguları ve travmaları ile başetmek için yemekleri çözüm yolu olarak görebilirler. TLS adlı bir kanalda obezite sorunu “Ağır Yaşamlar” adlı bir belgeselde işlenmiştir ve bu belgeselde bulunan çoğu obez kişi yemeklerin onlar için kötü düşüncelerden bir kaçış olduğundan bahsetmişlerdir.

Sonuç olarak, tükettiğimiz besinler piskolojimizi ve davranışlarımızı doğrudan  etkiler ve araslarında kesin bir bağlantı vardır. Bu etkiler pozitif veya negatif olsa bile tükettiğimiz besinler hem piskolojisimizi hem de davranışlarımıza yön verir.

 

Bitter Çikolata Zayıflatır Mı, Haftada Kaç Kez Kullanılır? - Mahmure          En sağlıklı 10 meyve"

 

(Visited 23 times, 1 visits today)