Marianne 16 yaşında fakir bir ailenin kızıydı ve kendisini bildi bileli hep fakirdi. Babası onu çok küçükken terk etmişti ve annesi onu ve ondan 2 yaş küçük kardeşini geçindirmek için şehir merkezinde bir sokakta pastanede çalışıyordu. Marianne küçüklüğünden beri hep güzel sanatlar lisesinde okuyup üniversitede de oyunculuk dersleri almak istemişti fakat annesi onun fikrini desteklemediği için oturdukları kasabada bir liseye göndermişti. Gittiği okulda çok ta seviliyordu, arkadaşlarıyla arası iyiydi. Marianne bir gün okul arkadaşı Connell ile dışarıda yemek yemeye karar verdiler ve okuldan sonra şehre inip minik bir kafede yemek yediler. Eve dönerken Connell, Marianne’ye okulda bir tiyatro gösterisi olduğunu, gösterinin sonunda en iyi oyuncunun seçili ödül verileceğini anlattı ve katılması gerektiğini söylemişti çünkü onun oyunculuğa ne kadar meraklı olduğunu biliyordu. Marianne ise heyecan içinde “Evet, katılmayı düşüneceğim” dedi ve yola devam ettiler. Marianne eve vardığında annesine durumu anlattı, annesi başta güzel karşılasa da, gösteri için paraya ihtiyacı olduğunu duyunca yüzü düşmüştü ve bu karardan pişman olmaması için “Son kararın mı?, yapabileceğine emin misin?” diye eklemişti. Çünkü Marianne bunu gerçekten istiyorsa bu verecekleri para buna değmeliydi. Marianne annesinin ne kadar çok çalıştığını biliyordu ve onu bu saçma gösteri için yormak istemediğine karar verip güler yüzlü bir şekilde:” Zaten hoca ısrar etmişti, çokta önemli değil boşver.” diye geçiştirdi ve odasına çıktı ve parayı kendisi kazanmaya karar verdi. üstünü değişip kitap okumaya başladı. Aradan günler geçmişti, Marianne o gösteriye katılıp herkese oyunculuğunu göstermek için her şeyi yapmaya razıydı ve annesi gibi o da part-time bir iş bulup 150 poundu kazanmaya çalışmıştı. Gösteri 2 hafta sonraydı ve Marianne parayı bulmuştu. Pazartesi sabahı okula gidip öğretmenine gösteri parasını verdi, kabulu aldı ve provalara başladı. Tabii bunların hiçbirinden annesinin haberi yoktu ve eve gidince anlattı. Fakat bu sefer işler farklıydı ve annesi nedensize küplere binmişti ve Marianne’ye gösteride kendinin rezil edeceğini, oyunculuk hakkında hiçbir şey bilmediğini söyledi. Marianne bu duydukları karşısında hem üzülmüştü hem de hırslanmıştı. Odasına çıkıp kapıyı çarptı, son ses müzik açarak kendi kendine gösteriye çalıştı, çok ta iyi yapıyordu işini. Gösteriden 2 gün önce eğer kazanırsa yapacağı konuşmayı hazırlamıştı Marianne. Kendisinden çok büyük bir beklentisi vardı ve kendisine çok güveniyordu çünkü provalarda kardeşi onun tek destekçisiydi. Annesinin gösteride olup olmyacağını bilmiyordu çünkü hala konuşmuyorlardı. Gösteri günü gelmişti ve onun yanında 2 kişi vardı. Kardeşi Lorainne ve en yakın arkadaşı Connell. Onlar koltuklara geçmişti ve gösteri çoktan başlamıştı. Marianne gül pembesi elbisesi ve hafif bukleli saçlarıyla resmen karakterini yaşıyordu, muhteşemdi. Marianne performansı sırasında her ne kadar göremese de annesi onu konferans salonunun girişinde izliyordu. Gösteri sona ermişti ve herkes alkışlıyordu, mutluydu. Fakat Marianne her ne kadar mutu olsa da yüzünde annesinin gelmediğini düşündüğü için hafif bir burukluk vardı. Ertesi gün jüriler en iyi oyuncuyu seçmişti ve bu kişinin Marianne olduğunu söylediler. Marianne ilk başta ne yapacağını bilemedi fakat sonra ilk defa gerçekten bir şeyde başarılı olduğunu anladı. Öğle arasında herkes konferansa gelmişti ve Marianne konuşmasını yapmak için ayağa kalktı ve alkışlar eşliğinde kürsüye çıktı. Tam konuşmaya başlayacaktı ki kalabalığın arasında onu, annesini gördü ve yüzündeki ifade şaşkınlık ve mutluluk arasında gidip geliyordu. Pahabiçilemez konuşması tam 4 dakika sürdü ve sonra sahne arkasına yöneldi. Annesi ise merdivenlerden aşağı hızla inip sahne arkasına koştu. Marianne’e gösteriye geldiğini ve onunla gurur duyduğunu aynı zamanda artık fikirlerine saygı duyup, onu destekleyeceğini söyledi. Bu sayede hem okuldaki oyunculuk kulübünün başkanı hemde annesinin gurur kaynağı olmayı başardı.
PEŞİNİ BIRAKMA
(Visited 6 times, 1 visits today)