Bir zamanlar, “bir varmış bir yokmuş” dediğimiz o masal zamanında, kalbur saman içinde, develer tellal, pireler berber iken, ben anamın beşiğini tıngır mıngır sallarken eski zamanlarda adı sanı unutulmuş bir köy varmış.
Bu köy, insanların o köyün yanından geçerken bile korkuyla baktığı, adeta perili olduğuna inandığı bir köymüş. Halk, efsanevi hayaletlerin bu köyde dolaştığını düşünerek uzak dururmuş. Ancak bir gün, güzeller güzeli bir genç kız bu köye gitmeye karar vermiş. O kız, bu köyde gerçekten hayaletlerin olmadığını düşünüyormuş.
Kız köye adım attığı anda, bir mucize gerçekleşmiş. Köy, bir anda yemyeşil ve çok güzel bir görünüme bürünmüş. Görünürdeki korkunç atmosfer kaybolmuş, köy adeta uyanmış. Artık insanlar o köye yerleşmeye başlamışlar.
Ancak bilmedikleri bir gerçek varmış: O köye gelen kız aslında bir periymiş. Onun varlığıyla birlikte köy, eski ihtişamına kavuşmuş. İnsanlar, kızın sihirli varlığının etkisiyle, korku ve efsaneleri unutmuşlar. Köy, gerçekten de perili değilmiş, sadece sihirli bir perinin dokunuşuyla güzelleşmiş bir yer haline gelmiş.