Pencere Kenarı

Sevgili Günlük,

İnsan bazen olur olmadık yerde bir dilek diler veya içinden bir şey geçirir. Sonra evren, o dileği gerçekleştirmek için insana fırsatlar sunar. İşte bu hikâye öyle başlıyor. Akşam arabayla eve dönerken, dinlediğim müziğin etkisiyle hayatımdaki rutinleri düşünüyordum. Uzaklardan göz kırpan şehrin ışıkları yaşanmışlıkları belirtirken, onların sihrine kapıldım. Evden işe, işten eve gidip geldiğim günlere kısa bir ara vermek istiyordum. Gitmeliydim. İşten çıktığım bir akşam otobüse binip yeni günü farklı bir şehirde karşılamaya ihtiyacım vardı. O akşam vardığım yer yine evim oldu. Ertesi gün sıradan bir iş günü sonrasında kardeşim aradı. “Efendim.’ Abla, bu akşam Çankırı’ya gelir misin benimle? ” (Pardon, bu kadar çabuk mu? ) “Gelirim, çok isterim. İşte bu kadar basit! Kız kardeşim Çankırı’daki üniversitede okuduğundan, orada kaldığı öğrenci evine gitmek için hazırlıklar başladı. Eve gidip sırt çantama bir günlük seyahatimde lazım olacak eşyalarımı koydum. İçimi tarifsiz bir heyecan sardı! Kız kardeşim üniversiteyi kazandığında, onunla birlikte bir kez gittiğim şehre bu defa farklı duygular eşliğinde gitmek için hazırlanıyordum. ” Biletler alındı mı? ” Evet! ” Babam bizi terminale bıraktığında otobüsün hareket saatine otuz dakika vardı. Boş bulduğumuz bir yere oturduk. Yanımızda iki tane orta yaşlı hanım… Anlık bir sohbete dâhil olduk, Yolculuk başladı, dedim. İnsandan yola çıkıp insana varmanın, varacağın noktanın bir duygu olmasının güzelliğini hissettim. Yarım saatin nasıl geçtiğini anlamadık. Otobüsün hareket saati gelince ikisine de iyi yolculuklar dileyip otobüse bindik. Yolculuk için seçtiğim, Miranda July – Hiç Kimse Buraya Senin Kadar Ait Değil kitabını çantamdan çıkardım. Kız kardeşim pencere kenarında oturup müzik dinliyordu. Ben hakkımı kitap okumaktan yana kullandım. Öykü karakterleri ilk bölümlerde beni biraz şaşırttı. Yazarın üslubuna ve dünyayı algılama tarzına alışmam kitabı yarılayana dek sürdü, Birkaç satır başına renkli not kağıtlarıyla işaret koydum. Özellikle şu kısmını çok sevdim: “Yaşamla ilgili kuşkularınız mi var? Bu kadar derdi çekmeye değip değmediğinden emin değil misiniz? Gökyüzüne bakın: Sizin için orada sokakta yürürken insanların yüzlerine bakın: O yüzler sizin için. Sokağın kendisi, sokağın altındaki toprak, toprağın altındaki ateş topu… Bütün bunlar sizin için. Sizin olduğu kadar başkaları için de. Sabah uyandığınızda bunu anımsayın ve hiçbir şeyinizin olmadığını düşünün. Ayağa kalkıp yüzünüzü doğuya dönün. Şimdi gökyüzüne şükredin, gökyüzünün altındaki her insanın içindeki ışığa şükredin. Emin olmamanın sakıncası yok. Şükredin, şükredin, şükredin.” Derin bir nefes alarak içimden fısıldadım: Şükürler olsun! Gözlerimdeki ışığın her daim parlaması için emek veriyordum. İnsan olmanın önemi buydu! Akıl gücü ve kalp hissiyle hayatımızda bir denge kuruyorduk. Işığa tutunmalıydık. Ben düşüncelere dalmışken yolculuğun sona erdiğini bildiren anonsu işittim. Kitabı çantama koyup montumu giydim. Otobüsten indiğimiz anda farklı bir şehre adım atmak bení heyecanlandırdı. Eve gidene dek, kız kardeşimle konuştuk. Bir bulutun üzerinde gibiydim. Hafiflik hissini ne çok özlemiştim! Telefonumu sessize alıp kız kıza geçireceğimiz geceye adım attım. Severek izlediğimiz dizinin birkaç bölümünü izledikten sonra da uyuduk. Bu hikâyede en sevdiğim detaylardan biri alarmsız bir sabaha uyanmaktı, Sabah erkenden uyanıp işe gitmek zorunda değildim. Kahrolsun rutinler diyen isyancı iç sesime uyarak yatak keyfimi uzattım. Kız kardeşim okuldan geldikten sonra Buğday Pazar Medresesine gidecektik. Bir saat sonra kalkıp cay demlemek için mutfağa gittim. Kayısı çayı demlerken, kapı çaldı. Gelen kız kardeşimdi. Tezgahın üzerindeki kupa sayısı birken iki oldu. Çayı içtikten sonra hazırlanmaya başladım. Güneşli bir gündü. Bu mevsimde güneşe aldanmak olmazdı, değil mi? Bu sebepten kat kat giyinip evden çıktık. İnsanların yaşadıkları şehirlere adapte olup o şehrin kültürüyle harmanladıkları duygu ve düşünceleri her zaman ilgimi çekiyordu. Sokakta yürürken bir taksicinin durakta aceleyle çay içmesinden, esnafın günün temposuna göre yüzüne yansıyan ifadesinden, ağaçların söylediği türkünün ezgisinden şehri tanımaya çalışıyordum. Buğday Pazarı Medresesine geldiğimizde aynı gözlemi, leziz gözlemeler yapan kadınlar üzerinde de yaptım. Gözleme nereden çıktı diye sorma sakın! Rutinleri umursamıyorduk, hatırladın mı? Yediğim gözlemeleri anımsayıp bir saat fazla spor yapacağıma söz verdim. (İçimden!) Kız kardeşimin aniden okula gitmesi gerektiğinden, medresede tek başıma kaldım. Bir çay daha söyleyip not defterimi çantamdan çıkardım. Bahçedeki ağaçlarda titreyen yapraklan izledim. Çaydan bir yudum içip yazmaya başladım. “Ağaçların yaprakları titriyordu. ‘Son’ kelimesinin hazinliği mi korkutuyordu onları? Tutundukları dala usulca veda edeceklerdi. Kuruyan bir yaprak olarak, savrulmak mı istemiyorlardı? Oysaki çetin geçecek kış mevsiminin habercisi rüzgârın uğultusu duyuluyordu. Yapraklar dallardan düşecek, rüzgâr onları süpürecek, kış gelecekti. Yaprak doğaya karışacak, mevsimler dönüşecekti. Tıpkı hayat gibi!” Çok geçmeden kız kardeşim geldi. Sohbet ettik, bir çay daha söyledik. Gitme vakti geldiğinde orada tanıştığımız insanlara teşekkür ederek yola çıktık. Tren Kütüphane ve cam seyir terasını görmeyi çok istesem de, zaman kısıtlı olduğundan sonraki sefere erteledim. Kısa sürecek bir otobüs yolculuğu için hazırdım. Sevgili Günlük, İki saat süren yolculuğumun ardından evimdeyim. Bir günlük hava değişimi bana iyi geldi. Nefes aldım! En keyif aldığım kısımlar tahmin edeceğin üzere rutinlerin kabuğunu kırdığım anlardı. Bir kez kabuğu kırdığında içinde yer eden ağırlıktan parça parça kurtuluyorsun. Sırtında bir dert kamburuyla, ruhunda çuval dolusu kırık hayallerin ağırlığıyla gittikten sonra yolculuğun ne anlamı kalır? Yollar uzayıp giderken, tek yükümün sırt çantam olduğunu hissetmenin verdiği rahatlık tarif- sizdi. Unutma, insan nereye giderse gitsin yanındaki görünmez boş koltukta oturan yine kendisi oluyor. Yollar seni çağırdığında adımını at! Alışkanlıklarını kısa süreliğine de olsa terk et, yeni insanlar tanı, akışa teslim ol.

Sevgilerimle!

(Visited 248 times, 1 visits today)