Bazen hayata baktığımız pembe gözlüklerden kurtulmamız gerektiği söylenir veya hayal dünyasından gerçek dünyaya dönmemizi söylerler. Neden ki? Bana kalırsa hayal dünyası gerçek dünyadan daha zevkli ve yaşanılabilir.
Hayal kurmanın gücüne inanırım çünkü, sizi asla gitmediğiniz ya da belki de gidemeyeceğiniz yerlere herhangi bir bedel ödemenize gerek olmadan götürebilecek tek araç hayal gücünüzdür. Gitmek istediğiniz yer gerçek olmasa bile kafanızda olduğu sürece istediğiniz zaman istediğiniz kişiyle gidip istediğiniz kadar kalabilirsiniz. En önemlisi de bedel ödemenize gerek kalmaz. Harika değil mi? Yaşadığımız bu materyalist dünyada kullanılabilecek en iyi araçtır hayal gücü. İyi kullanmaya bakın yalnızca…
Hayal kurmanın gücüne inanırım çünkü, hayallerinizde kimse size yalan söyleyemez. Orası zaten kendinize ait gerçek yahut yalanlardan oluşturmuş olduğunuz bambaşka bir ütopyadır, eşsizdir. Kimse sizden izinsiz girip düzeninizi bozamaz. Orada ne yalan ne de gerçek vardır, istediğiniz her şey gerçek olabilir hayal dünyanızda, yalanlar için odanız yoktur istediğiniz zaman atabilirsiniz. Mekanın sahibi siz değil misiniz sonuçta? Benim dünyamda yanlış olan hiçbir şeye yer vermedim ben, yalnızca görmek istediğim şeyler var. Tasaları
olmadan koşup oynayan kimi zaman düşen çocuklar, gökyüzünü karanlık bürümüş olsa bile açık havada evlerine yürüyebilen gençler var dünyamda. Yakından bakarsanız görebileceğiniz birçok tok insan, birçok sağlıklı hayvan var.Benim gerçekliğimde çiçekler de hayvanlar da en az bizler kadar mutlu, çocuklar devletlerin yarışları uğurunda aç ve ailesiz kalmıyorlar. Kimse üşümüyor herkesi kalın bir battaniye ile koruyorum. İşte bunu yalnızca kendi dünyamda yapabilirim, gerçek dünyada buna adım atabilmek için gerçek bir yürek ve arkanızda güçlü insanlar gerekir. Belki biraz maddi destek ve açıkçası da konum. Öyle hop dediğimizde olacak oturacak şeyler değil bunlar, hepsi imkansız hayaller… İnsanoğlu “insan” olarak kalmaya devam ettiği müddetçe böyle olacak. Sokağa çıksanız kim istemez bunların hepsinin olmasını? “Fakat düşünce, fiil ve fiilin görüntüsü farklı şeylerdir…” der Nietzsche kitabında. Gerçekten de öyledir bana sorarsanız.
Hayal kurmanın gücüne inanırım çünkü, hayallerinde her şeyin değeri vardır. Çer çöp denilip atılabilecek şeylerin bile belli bir anlamı vardır. Belki maddi açıdan olmasa da manevi açıdan kaybetmek istemeyeceğiniz anıların sembollerini her zaman koruyabilirsiniz. Her şey yerli yerindedir belki bazen dağınıktır ama aradığınız her şeyi bulabilirsiniz. Kimi zaman bulduklarınız sizi üzer ya da hatırlamamanız gereken şeyleri hatırlatırlar, büyüdüğünüzü böyle anlarsınız. Kendinizi ve çevrenizdekileri affedebildiğinizde her anınız size neşeden başka bir şey getirmez. Ara sıra yerli yersiz bir keder belki, radyoda çalan eski bir şarkının aniden içinizdeki bir şeyleri oynatması gibi yüzünüze buruk bir gülümseme yerleştirebilecek anılar oluverirler hepsi büyüdüğünüzde, yaş olarak değil ruhen büyüdüğünüzde. İşte tam da bu yüzden hayal kurmak sizi çocuk yapmaz aksine sizi olgunlaştırır ve insanların yüzleşmekten korktukları şeyleri görmenize yardımcı olur. Ayrıca çocuk olsanız ne olur ki? Bana sorarsanız tasasızca ortada koşmak yetişkin olup sorumluluklar altında ezilmekten çok daha iyidir.
Hayal kurmanın gücüne inanırım çünkü, çevremizdeki her tuhaflığın her farklılığın hayal kuran birinin zihnindeki küçük bir kıvılcımdan ibaret olduğunu bilirim. Bu küçük kıvılcımları yangına dönüştürebilecek şey daha çok düşünmek, merak etmek, okumak, görmek yahut gezmekle olur bence ve bu kıvılcımlar yangınlara dönüşürlerse şayet cehalet ile savaşılır. Cehalet; bizleri, gözlerimiz kapalı bıçakların üzerinde kendimizden emince yürüten cehalet. Tüm fenalıkların atası cehalet… Onu yok edip başka yollara seyir almak için her daima sorgula ve hayallerinden şüphe duyma. Neler yapabileceklerine şaşırabilirsin bile…