Durdurulamayan Oyuncu: Pele

Yıllar önce yaşamış bir efsaneden bahsedeceğim. 1950’lere dayanan efsane Pele, belki birçoğuna göre basit bir futbolcudur. Pele Brezilyalı bir aileden gelen ve Brezilya’da büyüyen bir çocuktu. Babası gibi o da futbolu çok seviyordu. Bir gün sokakta oynadığı ve kıyafetleri çok kirlendiği için cezalandırıldı ve cezası ise onun için çok kötüydü. Herkesin beklediği 1950 Dünya Kupasında Brezilyanın maçını dinleyemeyecekti. Pele ise cezasına daha ufak yaşta uymayarak o maçı babasının ve arkadaşlarının dinlediği evin kırık çatısından dinlemişti. Brezilya 2-1 yenilmişti. Pele’nin babası çok sıkı bir fanatikti ve eskiden futbolcuydu. Pele babasını ağlayarak gördüğünde yanına gidip bir gün çok iyi bir futbolcu olacağına ve Brezilya’yı şampiyon yapacağına söz verdi. Babası her ne kadar Pele’nin bu sözü tutmasını istese de okuluna daha çok ilgi göstermesini ve okumasını istedi. Çünkü babası eskiden iyi bir futbolcu olduğu halde tereddüte kapılarak hata yapmış ve kariyeri bitmişti daha sonra ise tuvaletlerle ilgilenen bir temizlikçi olmuştu.

Babası ve annesi Pele’nin de babası gibi olacağını düşünüp onun adına endişeleniyorlardı. Pele her şeye rağmen babasına verdiği sözü tutmak için turnuvalara katıldı. Turnuvalarda onun ve arkadaşlarının ayakkabısı olmadığı için ayakkabısızlar diye dalga geçildi. Sonra fıstık çuvallarını çalıp satarak kazandıkları parayla krampon aldılar. Ayakkabısızlar takımı yeni kramponlarıyla maça çıktı lakin ne yazık ki son maçta Krallar takımına 1 farkla yenildiler. Herkes “Pele!” diye bağırdı çünkü maçı kaybetmiş olsalar da o maçın kahramanı Pele’ydi. Maçtan sonra çaldıkları fıstıkların sahipleri gelip Pele ve arkadaşını kovalamaya başlaması üzerine Pele ve arkadaşları kaçıp bir mağaraya girdiler. Yağmur yağdığından dolayı mağara çöker, Pele ve arkadaşları orada kalır. Pele yardım çağrısı üzerine fıstıkların sahipleri gelip hemen  toprağı kazmaya başlar. Maalesef Thiago bu yaşanan olayda öldü ve Pele bu olayın sorumlusu olarak kendini suçladı ve bir süre futbolu bıraktı ve babasına yardım etmeye başladı.

Aradan bir müddet geçtikten sonra bir gün babası bir meyveyi ayağıyla çöpe atmaya çalıştı ve atamadı. Bunu gören Pele meyveyi kutusuna sokmaya çalışıp ilk denemede başardı. Bunun üzerine babası ona ginga stilini öğretmeye karar verdi.  Annesi Pele’nin futbolda başarılı olduğunu görünce Santos’un hocasıyla görüşmeye karar verdi. O gün Pele eve geldiğinde Santos’un hocasını karşısında gördü ve çok şaşırdı çünkü Santos Spor Kulübü’nde oynamasını istiyorlardı. Pele ilk başlarda istemese de ailesi onu gönderdi. Pele orada maçlara çıktı ve şutlarının zayıflamış olduğunu fark etti. Gece-gündüz çalışıp şutlarını iyileştirmeye çalıştı ancak başarılı olamadı ve valizini toplayıp oradan ayrılmaya karar verdi. Ancak hocası onu görüp kalması için ikna etti. Bunun üzerine Pele kalmaya karar verdi ve Santos’da çok iyi oynamaya başladı. 16 yaşındayken milli takım onu seçmişti ve 17 yaşında 1958 Dünya Final Kupası’na çıktı ama idmanlarda dizini kırdı ve futbola bir süre ara vermek zorunda kaldı. Ayağı iyileşince iyi top oynayamıyordu. Ancak daha sonra ginga stilini bir maçta kullanmaya karar verdi. Eski formuna dönüp büyük finale kadar getirdi takımını. Dünya kupası maçında herkes İsveç’in yeneceğini düşünürken Pele maçı Brezilya’ya kazandırdı ve böylece babasına verdiği sözü tutmayı başardı.

(Visited 705 times, 1 visits today)