Parlak Geleceğin İnşaatçılarını Yetiştirmek Mi Paralı Bir Hapishaneye Düzenli Gitmek Mi?

Atölyeyi düşünmeden kurdururdum. Neden mi? Çünkü hem içindeki insanlara zarar veren hem de dışındaki çevreye zarar veren çelik ve beton yapımı bir insan eseri yerine geleceğin beyinlerini ve ufkunu açacak, tüm insanlık olarak geleceğimizi daha iyi bir yer yapacak olan çocuklara bir şeyler katmak daha cazip geliyor da ondan.

Peki, “Fabrikalar insanların evine ekmek parası götürmesini sağlamıyor mu? Ne yapsın bu insanlar?” diyebilirsiniz. Size cevabım İnci Sözlük internet sitesinde “fabrikada çalışmak” adlı konu başlığı altında yazanlar olurdu. Mesela “rapstar” adlı kullanıcı “Gürültü, sıcak, toz… Ne olarak çalıştığına bağlı olan ortam. İşçi olarak çalışıyor, vasıfsız işler yapıyor ve de yönetimden sizi kollayan biri yoksa en az 8-10 saat gürültü, toz ve bunaltıcı sıcakta köpek gibi çalışıp sadece karnını doyuracak parayı alırsın. Bir işi yanlış/ eksik yaptığında veya biri ile tartıştığında acaba kovulacak mıyım korkusuyla yaşarsın. Diğer vasıflı ya da yarı vasıflı işler biraz daha rahattır. Yapılacak iş bellidir, her şey önüne gelir ve yapılır. Hele bir de yönetimden kollayanlar var ise evine tatlı bir yorgunlukla gider sadece. Yaptığı işte sorun olsa da pek umurunda değildir. Gelelim teknik/ beyin tayfaya, kollananlar biraz rahat olsa da işini bilmez tayfasının yaptığı hatalar hep bunlara yüklenir. Stres çoktur, eve giderken yorgunluğun yanında acaba şu yanlış mı olduğu düşünceleri de yakasını bırakmaz. Gel gelelim ofiste çalışanlara; zordur efendim herkes tarafından oturduğu yerde para kazanıyor, hiçbir iş yapmıyor damgası yer. Yaptığı iş basittir ve herkes yapabilir onların gözünde…” demiş. Başka bir örnek ise “vbrk” adlı kullanıcıdan “Her sabah servis beklemektir ve servisi kaçırmamak için iki-üç dakika arayla alarmı kurmaktır. Fabrikaya girer girmez insanın içini gıcırdatan o alarmı duymaktır. Mesai saatinin bitimini de genellikle alarm sayesinde anlamaktır. Öğlen yemeğinde uzun kuyruklarda yemek yemek için beklemektir. Fazlasıyla gürültüye maruz kalmaktır, üstüne üretimde beyin takımında yer alıyorsanız bu gürültüler yüzünden çoğu zaman verimli çalışamazsınız. Mühendis, tekniker, işçi, ustabaşı ayrımını dibine kadar yaşamaktır. Dört yüz, beş yüz metre kare alanda yalan rüzgarı gibi entrikalara sahne olmaktır. Teknik kadroda yer alıyorsanız ve ofisinizde çalışıyorsanız genelde sabahtan akşama kadar oturup hiçbir şey yapmıyor damgası yersiniz.” diyor. Yani kısaca fabrikada çalışmak hem fabrikada çalışan insanlar için, hem fabrikanın kurulduğu çevre için bir Çin işkencesinden farksız. Evet insanlar bir şekilde hayatta kalmak için veya üstünde sorumluluğu olan belli başları kişileri hayatta tutmak için fabrikaya gitmek zorunda hissedip gidiyorlar. Ama insanların para kazanabileceği o kadar çok şey var ki. Zaten pırıl pırıl beyinler bir gün bu insanlara daha iyi şartlarda, daha iyi bir iş imkanı sunacak. Ama tabii ki bu beyinleri iyi yetiştirirsek bunlar gerçekleşebilir.

Uzun lafın kısası ben bir atölyenin hem oraya gidecek genç bireyler için iyi ve faydalı olacağını hem de gelecekte onlara bir beceri katılmış olarak daha iyi bir geleceği inşa etmelerini, etrafındakileri fiziken ve ruhen yok eden çelik ve betondan yapılmış süreli bir hapishaneye tercih ettiğimi gönül rahatlığıyla söyleyebilirim.

Örnekleri aldığım sayfa: https://eksisozluk.com/fabrikada-calismak–3947131

(Visited 125 times, 1 visits today)