Eğer parkları tasarlayan bir mimar olsaydım parkları tamamen farklı bir anlayışla tasarlardım. Bu sayede her yaştan daha fazla insan, özellikle de çocuklar, parklara ilgi duyardı. Farklı tasarımlar yapmaktan kastım, her parkın kendine özgü bir amacı ve konsepti olmasıdır.
Örneğin, bir parkta yalnızca iki salıncak ve bir kaydırak varken diğer parkta üç salıncak ve dört kaydırak gibi basit farklılıklar yerine, tasarımın temelden farklı olmasını sağlardım. Eğer parkın amacı ebelemecilik gibi bir oyun için uygun bir alan yaratmaksa o parkta salıncaklar veya kaydıraklar yerine oyun parkurları ve saklanma alanları tasarlardım. Yani her park, belirli bir oyun veya aktiviteye odaklanır ve bu amaca uygun şekilde şekillendirilirdi.
Ayrıca, parkların tasarımı tamamlandıktan sonra mahalledeki sakinlerin fikirlerini almak için kapı kapı dolaşırdım. Hangi parkın yapılmasını istediklerini ve parkın yanına ek olarak ne gibi alanlar talep ettiklerini sorardım. Örneğin, parkın yanına bir yürüyüş yolu isteyip istemedikleri gibi. Bununla birlikte, seçilen park tasarımını, halkın uygun gördüğü bir yere yapmayı da önceliğim haline getirirdim.
Bence bu yaklaşımla Türkiye’de çok daha güzel, işlevsel ve herkesin severek kullanacağı parklar oluşturulabilir.