Paranın icadından bu yana dünya üzerinde gelir dağılımındaki eşitsizlik oldukça hat safhada. Bunun en büyük nedeni kuşkusuz parayı daha iyi yönetebilen insanların ilerleyen zamanlarda daha da zenginleşmesidir.
Ünlü girişimci Jim Rohn’un da dediği gibi: “Dünya üzerindeki tüm para herkese eşit paylaştırılsa yaklaşık 10 yıl içerisinde para, yine onu yönetmeyi bilenlerin elinde kalacaktır.” Bu sözde de anlaşılacağı üzere para yönetim ve dağılım konusunda belli bir kitlenin becerili olması diğer insanların da bir o kadar beceriksiz olması para ve gelir dağılımındaki dengesizliğin başlıca sebebi. Peki buradaki eşitsizlik yok edilebilir mi?
Öncelikle bu konu hakkında bir karara varmadan önce eşitlik ve adalet kavramları üzerinde durmamız gerekmekte. Eşitlik herkesin kulağına adalete nazaran daha bir hoş gelir. Ütopik bir yaklaşımdır. Bu nedenle gerçekçi değildir. İnsanlar arasındaki durum farklılıklarını eşitlemek bir kenarda dursun hiçbir insan diğerine eşitlenemez. Eşitlik politik bir söylem olduğu için geçmişten bugüne politikacılar tarafından çok fazla vurgulanan bir kelime olmuştur.
Adaletin eşitliğe nazaran daha az benimsenmesinin en büyük sebebi zor olmasıdır. Adalet, eşitlik gibi ütopik değil realisttir. Adaletin yegane amacı kişiler arasındaki eksik ve fazlalıkları belli bir seviyede dengelemektir. Bunu yaparken iki tarafta bir şey kaybetmez aksine her iki tarafta kazanır.
Para dağılımına gelecek olursak devletler vatandaşlarına para dağılımını eşit yapmamalı. Bunun sebebi de şudur. Belli bir eğitim görmüş kendini geliştirmiş insanlar ülkenin teknoloji, tıp, bilim gibi önemli meselelerde gelişmesine neden olurken bazı nedenlerden ötürü eğitimlerini tamamlayamamış veya tamamlasa da kas gücüne dayalı işerde çalışan insanlara aynı ücretlendirme yapılamaz. Bu insanları küçümsemek veya adaletsizlik anlamına gelmemelidir. Her iş çeşidine hak edilen ücretlendirmeler yapılarak toplum içerisindeki para dağılımında adalet sağlanmalıdır. Eşitlik burda da ütopik bir düşüncedir ve herkese eşit para ve mal dağılımı toplumdaki insanları eşitlemekten öte eşitsizliklere sebebiyet verir.
Sosyalist düzenlerin sürdürülebilirliğinin fazla olmamasının bir diğer sebebi de malların eşit bölüşülmesidir. Bu toplumda apaçık bir adaletsizlik yarattığı için ileriki zamanlarda toplum yapısında ciddi bozulmalar daha da kötüsü toplumun dağılmasıyla sonuçlanabilir. Bu nedenle devletlerin ve insanların eşitlik fantezisinden vazgeçip gerçekçi yaklaşımlarla günümüz dünyasının getirilerine ayak uydurmaları önemlidir.
Unutulmamalıdır ki devletlerin içinde barındırdığı insanlara karşı ciddi sorumlulukları bulunmakta. Bizlerin görevi ise devleti bu sorumlulukları yerine getirirken sorgulama, yanlış bir adımda buna engel olmaktır. Aksi taktirde etkilenen bizlerin geleceği olacaktır.