Sıcak bir yaz günüydü ve biz Antalya’ya doğru yola çıkıyorduk. Ama bir sorun vardı: Nereye gittiğimizi, neden gittiğimizi ve niçin gitmemiz gerektiğini bilmiyordum. Ama az sonra öğrenmeye başlayacaktım. Ablama sordum “Nereye, neden ve niçin gidiyoruz? Hem yolculukları sevmediğimi biliyorsunuz.” Ablam ise “Gidince göreceksin, harika bir şey.” dedi. Evet, sıkıcı bir abla değildi. Aksine eğlenceli ve bilgi vermeyi seven bir ablaydı.
Bir süre sonra ablam dayanamayıp Pamukkale Travertenleri’ni gösterdi. Tepkim biraz fazla abartılıydı. “Ne, ne, ne, ne-eee-eeee-e-e-e-e-e gerçekten mi?” deyince ablam başını sallayarak güldü.
7 saatlik yolculuktan sonra nihayet Pamukkale’ye vardık ve ben arabadan hemen fırladım. Ablam ise hemen öz çekim yapmaya başladı. Sonra bana Pamukkale Travertenleri ile ilgili bildiklerini anlatmaya başladı. “Yüksek miktarda kalsiyum ve hidrokarbonat bulunan suyun, havadaki oksijen ile tem…” derken ben “Sıkıcı!” dedim. Ardından, suyun içinde köpekbalığı gibi kulaç atmaya başladım.
Ailemle birlikte biraz da Erik Dalı oynadıktan sonra, o günü ve gezimizi çok eğlenceli geçirdik. O günden sonra hayatım daha rahat ve sakin oldu. Eve döndüğümde, çok etkilendiğim bu yeri iyice araştırdım. Bu güzel yer ve o anılar aklımdan asla çıkmayacak.