Yunus Emre’nin “Alçak gönüllülük insanın erdemini yüceltir.” sözü, insanın içsel erdemini geliştirmesi ve çevresine olumlu bir şekilde yansıması gerektiğini vurgulayan anlamlı bir söylemdir. Alçak gönüllülük, başkalarına karşı saygı, hoşgörü ve tevazu gösterme olarak tanımlanır. Ancak, Nietzsche’nin “Kendine değer biçmek insanın saygınlığını arttırır.” sözü, benliğini tanıyan ve kendine değer veren bir bireyin daha güçlü, daha saygın bir insan olacağını savunur.
Ben, Nietzsche’nin bu görüşüne katılıyorum çünkü özgüven ve kendine değer verme, bireyi sadece daha güçlü bir insan yapmaz, aynı zamanda topluma da katkı sağlar. Nietzsche, insanın kendi potansiyelini fark etmesi ve ona saygı duyması gerektiğini söyler. Kendine değer biçmek, bir kişinin kendisini olduğu gibi kabul etmesi, zayıf yönlerini kabullenmesi, güçlü yönlerine güvenmesi anlamına gelir. Bu özgüven, insanı hem kendisine hem de çevresindekilere saygılı kılar. İnsan, kendi değeriyle barışık olduğunda, başkalarına da saygı gösterir. Çünkü başkalarına saygı duymak, önce kendimize olan saygımızdan doğar. Kendine değer veren bir kişi, başkalarının haklarına da saygı gösterir ve onları yüceltmektense onlarla eşit düzeyde ilişki kurar.
Yunus Emre’nin alçak gönüllülük anlayışı, diğer insanlara karşı nazik ve alçakgönüllü olmayı teşvik ederken, Nietzsche’nin görüşü, bireyin önce kendisini sevmesini ve ona değer vermesini öne çıkarır. Bir insanın içsel değerini fark etmesi, dışarıya daha güçlü ve etkili bir birey olarak yansımasına olanak tanır. Kendine değer biçen bir insan, başkalarına karşı daha adil, daha saygılı ve daha etkili olabilir. Bu, onun çevresindeki insanlara örnek olmasına da yol açar.
Sonuç olarak, alçak gönüllülük erdemini geliştirmek önemli olsa da, bu erdemin kendine değer vermeden önemli olmaması gerektiğini düşünüyorum. Kendisini bilen, kendi değerini fark eden bir insan, hem kendi hayatını hem de çevresindekilerin hayatını daha iyi bir hale getirebilir. Nietzsche’nin bakış açısı, bu yüzden bana daha yakın ve daha anlamlı geliyor.