Yıl 3025 insanların yaşayabileceği başka bir gezegen arayışı devam ediyordu. Dünya’dan çok uzaktık ve yemeğimiz tükeniyordu. Ben ve arkadaşlarım daha ne kadar dayanabiliriz bilmiyorduk. Aradan 2 gün geçmişti ve hepimize yetecek kadar yemek kalmamıştı ta ki o gezegeni görene kadar.
Her şeyden çok uzak olan bu gezegenin mavi ve morumsu renkleri vardı. Etrafta canlıya dair bir şey yoktu sadece bir ağaç vardı. Ağaç adeta bir çınar ağacı gibiydi. Çok yaşlı bir ağaca benziyordu. Yapraklarında küçük ve yuvarlak şeyler vardı. Bunların ne olduğunu bizde anlayamamıştık. Yenilebilecek bir şey mi diye düşündük. Takımdan biri açlıktan ölücekti ve dayanamayıp ağzına bir kaç tane attı ama sonu iyi olmamıştı. İlk başta bir şey olmamıştı ta ki bir ağaca dönüşene kadar. Herkes çığlıklar içindeydi.Takımdan bazıları dayanamayacaklarını söyleyip kasklarını çıkararak kendi hayatlarına son verdi. Takım başta 12 kişiydi şimdi ise iki kişi kalmıştık. Ben ve son arkadaşım Tiftik kalmıştık. Ben ve Tiftik bu gezegeni bir yaşam alanına çevireceğimize dair söz verdik ve araştırmaya başladık. İlk önce ağacı incelemeye başladık. Yapraklardaki küçük şeylerin bir tohum olduğunu düşünüp ekmeye karar verdik. Kazmaya başlayacak iken kazamadığınızı fark ettik. Yer çok sertti kazılacak gibi değildi. Uzay gemimizden yararlanabileceğimiz eşyalar var mı diye bakmaya gittik ama sonuç yok. Çaresiz bir şekildeydik. Eve dönmek istedik ama ikimizede yetecek kadar yemek yoktu. Aradan biraz zaman geçti ve beklenmedik bi boşluk oluştu. Paniğe kapıldığımızdan ne yapacağımızı bilemedik. Uzay gemimize gidip biraz uzaklaşmaya karar vermiştik ama boşluk çok güçlüydü. Yakıtımızda azdı gitsek bile yakıtımız bitecekti ve mahsur kalacaktık. Bu yüzden son yakıtımızı boşluktan kurtulmak için harcamaya karar verdik.Boşluk küçülmeye başlamıştı ama benzinimiz bitti bitecek. En sonunda uzay gemisinden atlamaya karar verdik. Başardık ama uzay gemimiz gitmişti. Artık ne eve gidebiliriz ne de başka bir yere.İkimizde korkmaya başlamıştık ne yapacağımızı bilmiyorduk. Etrafa bakınmaya gitmiştik. Sonra aklımıza ağaç gelmişti ve ağaca bakmaya gitmiştik ama ağaçta yoktu. Bu bizi daha da korkutmuştu çünkü artık hiç bişey yoktu. Bir tohum bulma umuduyla ikimizde ağacın olduğu bölgeyi aramaya karar verdik. Tohum bulamadık ama ağacın olduğu bölgenin altında bir delik bulduk. Delikten inmeye biraz korktuk ama artık kaybedeceğimiz bir şeyimiz olmadığı için inmeye karar verdik. İndiğimizde çok bir şey yoktu. Aşağısı kanalizasyona benziyordu. İlerlemekten başka çaremiz yoktu. Yürüdük, yürüdük ve yürüdük ama hiçbir sonuca varamadık.Tiftik biraz dinlenmek istedi o yüzden biraz oturduk. Pes etmek üzereydik. Açtık, susamıştık ve perişan haldeydik. Tam gözlerim kapanacakken mavi bir ışık gördüm ve Tiftik’e söyledim. Oraya gitmeye karar verdik. Gittiğimizde bir de ne görelim; Bir uzaylı kabilesi. Gezegen altında yaşam varmış. Bir sürü yemek, su bu resmen uzaylıların dünyası. Onlarla iletişime geçmeye çalıştım ama farklı bir dil kullanıyorlardı. Aralarından bir kaç tanesi bizim dilimizi anlayabiliyordu. Uzaylılar bize sıcakkanlı davrandı. Bizi aralarına aldılar. Birkaç ay onlarla yaşadık sonra aralarından bir kaç tanesi bizi gezegenlerinde istemediğini gitmezsek gezegeni yok edeceklerini söylediler. Bizi tehdit eden uzaylılar halka bizim hakkımıza yalan söylediler ve artık hiç bir uzaylı bizi savunmuyordu. Tiftik ve ben kaçmak için uzaylıların gemisini çaldık ama gemide sadece bir tulum bir kask ve bir kişiye yetecek su ve yemek vardı. Ben kendimi feda etmeye hazırdım ama Tiftik sanki bu anı bekliyormuş gibi beni geminin içine tekmeledi ve kapıyı kapattı. Orda öylece bekleyip gidemezdim ama başka çarem yoktu. Tiftiği kurtarmak için bir yol arıyorum ama bu görev başarısız oldu.