Grimsi renkteki yan yana dizili evlerin yavaşça gözden kayboluşunu izliyordum. Evimden, yaşadığım bölgeden, İstanbul’dan uzaklaşıyordum. Doğup büyüdüğüm; tüm sevinçle, üzüntüyle, heyecanla geçirdiğim onca zamanı geride bırakıyordum.
Annemle babam, babamın işi dolayısıyla Başkent’e, Ankara’ya, taşınmaya karar vermişti. Annem ve ben her ne kadar istemesek de babamdan ayrı kalmamak için biz de onla beraberdik. Sonunda Ankara’ya varmıştık. Ankara’ya daha önce gelmeme rağmen bu sefer her şey daha farklıydı sanki. Ortamı, havası, içimdeki hisler… Yolda giderken biraz endişeli bir şekilde “Acaba yeni evimiz de eskisi evimiz gibi rahat, büyük, güzel olacak mı? Acaba Ankara’da da İstanbul’daki gibi güzel yerler var mı?” diye düşünmeden edemedim.
Gecenin karanlığında evi zar zor bulabilmiştik. Babam kısa bir süreliğine bize bir ev tutmuştu. Eve geldiğimizde saat çok geçti. Ev eşyalı olduğu için hiç zorluk çekmeden yerleştik ve yattık. Sabah evde kimsenin olmadığını fark ettim. Karnım çok acıkmıştı. Yarı kapalı gözlerle buzdolabını açmamla gözlerim de fal taşı gibi açıldı. Yıllardır aradığım ve hiçbir yerde bir türlü bulamadığım çikolata burada gözlerimin önünde duruyordu. Acaba diye düşündüm. Annem veya babam sabah gidip o çikolatadan mı almıştı? Çikolatanın yanında birde not vardı. “İstanbul’u özlediğini biliyorum fakat Ankara’yı da İstanbul kadar seveceksin.” Bu notu babam yazmıştı. Belki de gerçekten haklı olabilirdi. Babamı arayıp teşekkür ettim ve ona haklı olduğunu söyledim. Annem yemek için almaya çıktığı alışverişten döndüğünde aldığı şeyleri birlikte dolaba yerleştirdik. Akşam olmadan evi güzelce temizleyip birkaç eşyayı yerleştirdikten sonra sofrayı hazırlamaya başladık. Babam eve erken gelmişti bu yüzden yemeği birlikte yedik.
Aradan birkaç hafta geçmişti. Artık yeni evimize iyice yerleşmiştik. Artık yaşadığımız yeni ortama, evimize, Ankara’ya yavaş yavaş alışıyorduk. Büyük şehir olmasıyla biraz İstanbul’u andırıyordu. Gün geçtikçe sanki Ankara’yı da İstanbul kadar sevmeye başlıyordum. Hafta sonları annemle Kızılay’a ve Tunalı Hilmi Caddesi’ne gidip yeni yerler, yeni ortamlar görüyorduk.
Tüm bunların yanı sıra yeni bir okula başlamış, ilk başlarda biraz sıkıntı çekmeme rağmen birbirinden harika ve yeni arkadaşlar edinmiştim. Sürekli tekrar yaptığım ve günlük düzenli çalışmamla birlikte hem derslerime hem de eğlenmeye vakit ayırabiliyordum. Babamın eve erken geldiği zamanlar bazenleri ya sadece ikimiz yemeğe çıkar eğlenirdik ya da evde her beraber film gecesi yapardık. Babamın dediklerini düşündüm ve ona bir kez daha hak verdim.