Özgünlükten Gelen Güç

Başkası olmaya çalışmak gerçekten de kendimize yapabileceğimiz en kötü şeylerden biridir. Gittikçe artan sosyal medya kullanımıyla birlikte insanların birbirinden etkilenmesi ve sürekli birbirini yargılayabilecekleri bir platform bulmaları nedeniyle daha sık karşılaştığımız bir durum oldu bu artık. Birbirine benzeyen, birbirinin yokluğunu aratmayacak, hiçbir farklı yanı olmayan insanlar… 

Bize verilen bu hayattaki en büyük görevimiz kendimizi keşfetmektir bence. Çünkü her birimiz mutluluğu kovalarız. Hepimiz hep daha iyisi olsun isteriz, bunun için kodlanmış canlılarız. Sürekli mutluluğu kovalayıp “yeterli” olmayı dileriz. Başarmayı umduğumuz şeyleri büyük uğraşlar sonucunda başarsak da sonunda normal bir olaya dönüşür ve yine kıymetini bilmeyiz. Farklı ve özgün yönlerimizi bulmak için zaman harcamayıp başkalarını “yeterli” gördüğümüz için onlar gibi olmaya çalışırız. Hep fırsatlar kovalayıp “yeterli” olmak için uğraştığımız bu dünyada aslında hiçbir zaman düşlediğimiz kadar “yeterli” olamayacağımızı anladığımızda bütün bu serüven çok daha büyük bir anlam kazanıyor. Kovaladıkça daha iyisi, daha güzeli, daha farklısını ararsınız ve aslında her zaman yeterli olsanız da hiçbir zaman “yeterli” olamazsınız. Çünkü kovalamayı bıraktığında bir şey bulamaz insan. Artık yerindedir, sabittir ve kendisi olmak için çok daha fazla nedene sahiptir.

Bizi farklı, garip, alışılmamış yapan şeylere bağlı kalmak ,bazı acıtan yönleri olsa da bizi güçlü kılar. Onaylanmak, kabul görmek, dahil edilmek için yaparsak çoğu şeyi; sonunda benliğimizden uzak hissederiz. Artık eskisinden de yargılayıcı bir toplumda barındığımızı göz önünde bulundurursak insanların farklı yönlerinin ne kadar yontulmaya çalışıldığını ve farklılıkların ne kadar kabul görmediğini anlamak pek de zor olmamalı. Toplum insanları kendine benzetene kadar yargılar. Sürekli bir işi yapmanın “doğru” yanını gösterir. Ama toplum tükürdüğünü yalar çünkü her şey gibi toplumu oluşturan insanlar da değişir. Bu kadar yargılama sonucunda kendinize olan güveninizi yitirebilirsiniz ama içinizden bir ses size bu güveni geri kazanmak için onlar gibi olmanız gerektiğini de söyleyebilir. 

Gündelik hayatımızda her ne kadar yetersizliklerle karşılaşsak da asıl olan, zayıflıklarımızı göz ardı edip başkalarına benzeme isteğine karşı koymaktır çünkü her ne kadar insanların istedikleri gibi olsanız da sizi yargılayacak bir nokta kesinlikle bulurlar. Bizi gerçek yolumuzdan çeviren etkenlere başkaldırıp, takdir ve ilgiye burun kıvırdığımızda kendimizi keşfetmeye başlayabiliriz. Başkalarının ilgi alanları ya da başkalarının sahip olduğu ama bizim sahip olmadığımız yeteneklere ihtiyacımız yoktur zaten çünkü hepimiz doğuştan gelen zevklere, tutkulara ve kabiliyetlere sahibiz. Sadece bazı kabiliyetlerimizle yeniden bağ kurmaya ve onların aslında birer tutku olduğunu anlamaya yani kısacası kendimizi keşfetmeye ihtiyacımız var. Herkes gibi olduğunuzda birbirinin yerine geçebilecek nitelikte olan insanlarla dolu bir odada size zaten ihtiyaç duyulmaz.

Başkaları gibi değil, kendimiz olmak için zaman harcamalıyız. Başkaları gibi olmaya çalışmak bizi daima “yetersiz” hissetirecektir. Bu hayata gelme amacımızı yani kendimizi keşfetme güdümüzü en iyi şekilde yerine getirmeliyiz. Bizi hayata bağlayan yönlerimizin farklı ve garip olanlar olduğunu unutmamalıyız.

(Visited 10 times, 1 visits today)