İnsanlığın var oluşundan bu yana merak duygusu bizi etkisi altına almıştır ve bu merak duygusunun kaçınılmaz sonucu ise araştırma olarak geri dönmüştür. İnsanlar doğayı, hayvanları kısacası her şeyi öğrenmeye başlamış ve bu araştırmaların sonucunda günlük hayattaki her şeyi açıklayan “Bilim” hayatımıza yerleşmiş. Bilimin hayatımıza yerleşmesiyle topluluklar gelişmiş, olaylar neden ve sonuç ilişkisi üzerine kurulmuş.
Bilim hiçbir zaman durmaz, her zaman gelişmeye devam eder çünkü keşfedilecek, icat edilecek şeyler tükenmez. Bu yüzden bilim yayılır, güçlenir. Biz insanlar ise onun güçlenmesine yardımcı oluruz. Onun güçlenmesine yardımcı olan kişiler kimi zaman farklı ırktan kimi zaman farklı yüzyıldan olabilir ama amaçları aynıdır. Hepsi bu dünyadan gitmeden onları baki kılacak, gelecek nesillerin de onları anmasını sağlayacak bilgileri bilime katmak ister.
Bilim tek bir ülkenin sınırında sıkışıp kalmaz, bütün dünyaya yayılıp varlığını herkese hissettirir. Bilim, insanlığın ortak gerçeklerinden oluşur. Yukarıdan bir cismi bıraktığınızda, o cisim hangi koşulda olursa olsun yere düşer. Eskiden insanlar bunun nedenini bilmese de sonucunu biliyordu. Sonrasında, Newton’un bu durumu Dünya’nın yer çekimi kuvvetiyle ilişkilendirmesiyle neden ve sonuç ilişkisi tamamlanmış oldu ve bu durum bütün Dünya için geçerli bir kural haline geldi. Örneğin; Büyüklerimizden gördüğümüz turşu kurma durumu içinde aynı durum söylenebilir. Turşu kurma, çoğunlukla bir sebzenin tuz, su, sirke gibi maddelerle karıştırılarak uzun süre dayanmasını sağlar. Genellikle bu bir adet gibi görülüp nedeni göz ardı edilse de her şeyde olduğu gibi bunun da arkasında bilimsel bir gerçek vardır. Bu gerçek kısaca tuzun, mikropların enzimlerinin çalışmasını engelleyen ve DNA’larını yavaş yavaş yok eden, yıkıcı bir mineral olmasıyla açıklanabilir ve bu gerçek Ankara’nın köyündeki insan için de İrlanda’daki çiftçi için de aynı.
Bilimsek çalışmalar da bütün dünyayı etkiler. Günümüzde koşullarında pandemi dönemini düşünecek olursak yine bilim insanların aynı amaç uğrunda toplandığını ve hastalığa çare aradığını göreceğiz. Bilim insanları, insanları aşılayarak pandemiden normal hayata geri dönmemizi sağlamaya çalışıyor ve yapılan bilimsel çalışma sonucu bulunan aşı sadece belli bir grubu değil, bütün dünya üzerinde ses getiriyor. Her ne kadar birbirimizden farklı hayatlar yaşasak da birbirimize muhtacız çünkü hepimiz Dünya’da yaşıyoruz ve ikinci bir Dünyamız yok.
Bilim insana değil, insanlığa çalışır. Goethe’nin de belirttiği gibi “Bilim, bütün dünyanın malıdır. Milletlerin sınırını tanımaz.” bu yüzden bilime ve bilim insanına saygı duyup bilimi hayatımızın bir parçası haline getirmeliyiz öğrenmeliyiz. İnsanı diğer canlılardan ayıran özelliği düşünebilmesidir ve düşünebilme, neden ve sonuç ilişkisi kurmayla başlar. Çevremizde görebildiğimiz ya da göremediğimiz her şeyin bir nedeni var. Bize düşen ise bu nedenin peşinden gitmektir.