Geceyi aydınlatan tek ses, ormanda kendi halinde yaşayan hayvanların sesleriydi. Sürekli arkamı dönmek istiyordum. Sanki arkamda bir şey vardı ve beni yakalayacak gibi hissediyordum. Korkudan ne yapacağımı bilemedim. En iyisi bir ağacın üzerine çıkıp sabahı beklemek olduğuna karar verdim. Artık kamp alanının yolunu ararken tamamen kaybolduğumu anlamıştım.
Önümde duran dev gibi bir ağaca tırmanmaya başladım. Hala çok korkuyordum. Geceyi aydınlatan tek şey ağaç dalları arasından süzülen Ay ışığıydı. Ağacın üst dallarından birinde geceyi geçirebileceğime inandığım sağlam bir dal buldum. O dala yerleştim ve ormanın sesini dinlemeye başladım. Bir süre sonra sesler hiç de korkutucu gelmemeye başladı. Kendimi ormanın bir parçası olarak görmeye ve hissetmeye başladım. Kalbim artık daha yavaş atıyordu. Üzerinde olduğum ağaç bana bir geceliğine de ev olmuştu. Üzerine beni barındıran ağacın dalına sarıldım. Belki o da bana sarılmıştı.
Ormanın sessizliğinde ve sesinde uyumak hoşuma gitmişti. Bin bir çeşit ses sanki hepsi tek bir ses gibi çıkıyordu. Ormanın korosu gece boyunca şarkı söylüyordu. Bu şarkı biraz sonra ninni gibi gelmeye başlamıştı ve yorgundum. Huzurla ağacıma sarılarak derin bir uykuya daldım.
Sabah uyandığımda hala aynı yerde olduğumu gördüm. Beni misafir eden ağaca teşekkür edip oradan ayrıldım ve kamp alanının yolunu tuttum. Ayrılmadan önce beni misafir eden ağaca bir de isim bulmuştum: “Ormanın Şarkısı”