Dostlarımla uzun zamandır ormanda kamp yapmayı düşünüyorduk fakat hiçbir zaman hepimizin boş olduğu çalışmadığı günleri tatilleri denk getiremediğimiz için daha planımızı gerçekleştirememiştik taaki bayram tatilinde bu planımızı gerçekleştirmeye karar verene kadar. Sonunda tarihi ve saati belirlemiştik ve ormana kamp yapmaya mazlemelerimiz ile birlikte geldik.
Ormanın derinliklerinde, arkadaşlar ile birlikte kampa gitmek heyecan vericiydi. Ancak, odun toplama sırasında başımıza gelmeyen kalmadı. Beni bir şekilde yalnız bıraktılar ve şimdi karanlık ormanda tek başıma sıkışıp kalmıştım, adeta kaybolmuştum. İşte o gece, ömrümün en vahşi deneyimlerinden biriydi.
İlk başta panikledim, çevremi görmek imkansızdı, sadece gölgeler ve gizem dolu ağaçların arasında kaybolmuş gibiydim. Daha sonra, içimdeki cesaret bir yerlerde ortaya çıktı. “Pes etmek yok,” diye mırıldandım kendi kendime. Sonuçta, bir erkek olarak zorluklara göğüs germek bizim işimizdi değil mi?
İlk adımımı attım ve çevreyi keşfetmeye başladım. Her adımım, çıt çıkmayan gece sessizliğinde yankılandı. Ama benim için sessizlik, korku dolu bir his yerine, bir cesaret kaynağıydı. Odunların arasında ilerlerken, doğanın sakinliği ve gizemi adeta beni büyüledi.
Yavaşça, minik bir açıklığa ulaştım ve burada kendime bir sığınak yapmaya karar verdim çünkü halen daha kamp alanımıza geri dönememiştim ve saat ilerliyor, ilerledikçe de hava soğuyordu. Yakındaki ağaçlardan bazı kuru dallar topladım ve kibritimi çaktım. Alevler yükseldiğinde, içim biraz daha ısındı ve moralim yükseldi. Artık en azından bir ışık kaynağım vardı ve bu beni rahatlattı.
Fakat, hayatta kalmak sadece sıcaklıkla sınırlı değildi. Bir yandan karnımın guruldamasını duyuyordum, bu da beni bir sonraki görevime yönlendirdi: yiyecek bulmak. Şans eseri, yakınlarda bir dere olduğunu fark ettim. Yavaşça hareket ederek suya ulaştım ve elime geçen bir sopayı cebimdeki çakı yardımıyla bileyip balık avlamaya başladım. Belki de bu biraz maceraperestlik veya zaman kaybı olacaktı, ama açlık cesaretin önüne geçmişti.
Balıkları pişirirken, kendimi ormanın bir parçası gibi hissettim. Belki de orman bize zor anlar yaşatmıştı, ama aynı zamanda bize doğanın mucizelerini de gösteriyordu. Yıldızlar, gökyüzündeki danslarını sergilerken, benim ateşimin etrafında dans eden gölgelerle eşlik ediyordu.
Gecenin ilerleyen saatlerinde, yorgunluk ve macera dolu bir günün ardından uyumak için sığınakta hazırlıklarımı yaptım. Doğanın kucağında uyumak, hem korkutucu hem de huzur vericiydi. Belki de bu, hayatın bize sunduğu zorluklarla başa çıkmanın bir yoluydu. Hayatta kalmak için güçlü olmalı ve doğanın dengesi içinde kalmalıydık.
Sonunda, yıldızlarla dolu gökyüzü altında, karanlık ormanda kaybolmuş olabilirdim; ama içimdeki ışık, her zorluğun üstesinden gelmek için bana yeterliydi. Ve bu, yaşadığım en vahşi geceydi. Ormanın sessizliği, yıldızların ışıltısı ve ateşin sıcaklığıyla, kendimi bir macera romanının kahramanı gibi hissettim.
Sabahın erken saatlerinde, güneşin ilk ışıklarıyla birlikte, dostlarımın bana katılacağı umuduyla uyanırken içimdeki umut büyüdü. Belki de bu macera, bizi daha da yakınlaştıracaktı. Her zorluk, birlikte aşmanın bir fırsatıydı. Ormanda kaybolmuş olabilirdim, ama içimdeki kararlılık ve doğanın sağladığı olanaklar sayesinde asla yalnız hissetmedim.