Okulun kamp gezisinde arkadaşlarımızla birlikte kamp ateşin etrafında toplanmış sohbet ediyorduk. Çadırları kurmak, kamp alnını hazırlamak ve akşam yemeğini yapmak çok yormuştu bizi. Buna rağmen akşam yemeğinden sonra ateşin etrafında oturup sohbet etmek mükemmeldi. Ta ki odun toplama görevi bana verilene kadar. “Odunlar giderek azalıyor, ateş sönmeden odun bulmamız gerekiyor.” dedi liderimiz. Beni odun toplamaya gönderirken “Ağaçların yakınında ol ve kamptan fazla uzaklaşma.” diye tembihledi. Endişe ile karanlık ormana doğru adım attım.
Ağaçların arasında dolaşırken hızlı bir şekilde dönmem gerektiğini düşünüyordum ki birden kaybolduğumu fark ettim. Çevremdeki ağaçlar birbirine benziyordu ve hangi yöne gideceğimi bilmiyordum. Derin bir iç çektim “Sakin ol, bir yolunu bulacaksın.” dedim kendi kendime. Ancak zaman geçtikçe karanlık daha da çökmeye başladı. Yıldızlar artık gökyüzünde daha belirginleşmişti. Bir ağacın gövdesine yaslanıp çaresizce düşündüm. Arkadaşlarımı nasıl bulabilirdim? Sonunda karar verdim. Geceyi ormanda geçirip sabah olduğunda arkadaşlarımı aramaya devam edecektim. Kendime güvenli bir barınak yapacaktım. Topladığım bazı yapraklar ve kuru dalları kullanarak bir yatak yapmaya çalıştım. Ateş yakmak için uğraştım ama başaramadım. Yavaşça gözlerimi kapattım. Yıldızların altında, ormanın sessizliğinde bir gece…
Korku ve endişe doluydum. Uyandığımda güneşin ışıkları ormanın içine girmişti bile. Kendime bir yol bulabileceğime inanmaya başladım. Topladığım güçle ayağa kalktım ve ormanın derinliklerinde tekrar gezinmeye başladım. Bir süre sonra beklenmedik bir şekilde kamp alanımıza ulaştım. Arkadaşlarımın endişeli yüzleri ve içten sevinç çığlıklarıyla karşılandım. O gece, kaybolmanın korkusu ve karanlığın sessizliği beni içine hapsedebilirdi ama inancımı ve kararlılığımı kaybetmedim. Her zorluk bir ders olmuştu ve arkadaşlarımın desteğiyle ormanın derinliklerinde bile olsa yolumu bulabilirdim.