Bir okul günüydü. O gün okula geç geldim. Sınıfa girdiğimde Defne, Beren ve Yağmur beni bekliyorlardı. Hepsi aynı anda “Kampa gidiyoruz!” diye bağırdılar. Önce çok şaşırmıştım “Çünkü Beren’in polenlere alerjisi vardı. Beren’e “Senin polenlere alerjin yok muydu? Yoksa tedavisini buldunuz mu? Ay, çok mutlu oldum şimdi.” dedim. Beren “Evet” Dedi. Artık kampa gidebiliriz.” dedi Yağmur Defne’ye fırsat vermeden. “Aslında aklımızda böyle bir fikir yoktu ama öğretmenimiz bizim dört kişilik gruplar kurup kamp yapmamızı ve kampta hayvanlarla ilgili bir poster hazırlamamızı istedi. Biz de seni grubumuza aldık.” dedi Defne.
Dersler bitip eve geldiğimde hemen olanları aileme anlattım ve bir kamp çantası hazırladım. Hafta sonu hep beraber kamp alanında buluştuk. “Dört görev var: Çadır kurmak, odun toplamak, yatakları yapmak ve yemek pişirmek.” dedi Yağmur.” Adil olsun diye kura çekelim!” dedi Defne elinde bir kavanoz tutarken. Bir havlama duydular. “Sakin olun! O benim köpeğim.” dedim. Beren kaşlarını çatıp “Hadi çekelim kuraları, ağaç oldum burada.” dedi. Herkes kura çekti ve görevlerin kime ait olduğu belirlendi. Yağmur çadırları kuracak, Beren yemekleri pişirecek, Defne yatakları yapacak ve ben de odun toplayacaktım. “Köpeğimin adı Kiraz bu arada!” dedim.
Kiraz’ı da alıp ormana doğru yürüdüm. Bir saat boyunca yürüdüm ama sadece beş odun bulabildim. Onlar da on santimetre veya daha kısalardı. Yürümeye devam ettikçe hava kararıyor, orman korkutucu hale geliyordu. Akşam olmuş ve hava soğumuştu ama ben odun aramaya devam ediyordum. Kiraz havlamaya, bense korkmaya başlamıştım. Kiraz bir şeyden şüphelenmiş gibi havlıyor ve arkama saklanıyordu. Ben de çalıların arkasında bir hayvanın olduğunu düşündüm ve çalılara doğru ilerledim. Kiraz yanımdan atlayarak çalıdaki hayvanı dışarı çıkarttı. Bu sadece iri bir tavşandı. Tavşan kucağıma atladı ve uyuyakaldı. Tavşanı da yanımıza alıp yola koyulduk. Kaybolduğumuzu hissetmiştim, bir mağara bulup yapraklardan bir yatak yapıp derin bir uykuya daldık.
O sırada kamptaki arkadaşlarım endişelenip beni aramaya koyulmuşlar. Beren “Of ya Elif kaybolduğu için yemek de yapamadık.” demiş öfkeli bir şekilde. Yağmur “Vah vah! Şimdi ne yapacağız? Elif çoğu hayvanın özelliklerini bilirdi.” demiş başını bükerek. Defne onları motive etmeye çalışmış ama bir türlü başaramamış. Beren “Neyse hadi kampa dönelim, Yarın erkenden kalkıp aramaya başlarız.” demiş. Yağmur dudaklarını buruşturarak “Ben kampa gitmeyeceğim. Bana ne burada bekleyeceğim.” demiş. Defne ve Beren birbirlerine göz kırpmışlar ve Yağmur’u sırtlayarak kampa götürmüşler. Küçük bir mola vermişler. Molada Beren ve Defne uyumuşlar. Yağmur da bunu fırsat bilip beni bulmak için yola koyulmuş.
Sabah uyandığımda yanımda tavşanı, Kiraz’ı ve Yağmur’u uyuklarken buldum. Yağmur’u uyandırıp şöyle sordum:
-Beni nasıl buldun?
-Kiraz sayesinde.
-Nasıl yani?
-Çok uzun hikaye.
Kiraz o sırada uyanmış, izlediği bir çizgi filmdeki kahramanın pozunu almıştı bile. Yağmur tavşanı kucağına alıp “Yola koyulalım.” Dedi. Ben de Kiraz’ı kucaklayıp mağaranın çıkışına yürüdüm.
Beren ve Defne uyandıklarında karşılarında beni ve Yağmur’u buldular. Defne “Sen de mi aynı şeyi görüyorsun?” dedi Beren’e. “Evet Beren.” dedi Defne. “Yağmur sayesinde.” dedim. “Aslında bana değil Kiraz’a teşekkür edin, Elif’i bulmamda Kiraz’ın çok yardımı oldu.” dedi Yağmur. Hep beraber kampa doğru yürüdük. “Bu arada sen beni nasıl buldun?” dedim Yağmur’a. “Uzun hikaye!” dedi Yağmur. “Unut şu sözü artık.” dedi Beren. Defne arkada kıkır kıkır gülüyordu çünkü poster hazırlamayı unutmuştuk.