Arkadaşlarınla bir ormana gitmiştin ve odun toplaman gerekiyordu. Biraz yürüdükten sonra, elinde hafif keskin bir balta ile ormanda ilerlemeye başladın. Yolda bir süre yürüdükten sonra, kesilecek güzel ağaçlar karşına çıktı. Etrafına biraz bakındın; hangisi daha yaşlıysa onu kesecektin. Birkaç yaşlı ağaç bulduktan sonra, dikkatlice ve elini kesmemeye özen göstererek ağaçları kestin. İş biraz zordu ama uzun sürmeden odunları toplamayı başardın. Elinde odunları koymak için bir torba vardı. Odunları teker teker yerleştirdin ve torbayı sırtladın. İşin bitmişti, o yüzden yola koyuldun.
Ancak yol biraz farklı görünüyordu. Hafif kıştı, bu yüzden hava hızla kararıyordu ve odunları elini kesmeden kesmeye o kadar odaklanmıştın ki, havanın karardığını doğru düzgün fark etmemiştin. Hayır, etraf değişmemişti, sadece hava artık zifiri karanlığa yakındı. Etrafa bakınıp durdum, hayret içinde. Korkmuştum da. Ay düzgün parlamıyordu, ışığı seni yönlendirecek kadar güçlü değildi. Biraz daha etrafa baktın, gözlerin karanlığa uyum sağlamaya başlamış gibiydi. Biraz daha alıştıktan sonra çok şükür artık pusulayı görebiliyordun. Pusulayı çıkardın ve bakmaya başladın. Geldiğin yer batıydı; güneş en az oraya yansıyordu, en çok ay ışığı da oradaydı. Hava karardıkça iyice panikledin, herhangi bir vahşi hayvanın saldırma ihtimalinden korkuyordun. Yaklaşık on dakika batıya yürüdün. En azından ay ışığı yolunu aydınlatıyordu. Panikten kurtulup yarım saat sonra, odunlarla birlikte kampa döndün. Bayağı yorulmuştun. Herkes seni gördüğünde sana doğru koştular; en azından sana bir şey olmamıştı ve buna çok mutluydular. En sonunda ise beklenen an geldi; tüm emeklerinin sonucu olan odunlar yakıldı ve ısındınız. Çaban boşa gitmemişti, işin ucunda çok güzel bir uyku vardı.