Geçen gece birkaç arkadaşım ile şehre yaklaşık bir saatlik uzaklıktaki ormanlık yerde kamp yapmaya karar vermiştik. Orman zaten çoğu kamp yapan kişi tarafından bilinip kullanılıyordu. Sabah ufak bir alışveriş yaptıktan sonra kamp için gerekli eşyalarımı hazırladım ve planladığımız saatte buluşmak üzere evden çıktım.
Herkes birbirine çok yakın oturduğu için orta bir alanda buluştuk ve Selin’in arabası ile kamp yapacağımız ormana doğru yola çıktık. Bir saat süren yolculuğun ardından ormana varmıştık. Zaten ormanın çoğu kısmı kamp yapan kişiler tarafından kullanıyordu ve buna göre bir yerleşke inşa edilmişti. Bizde boş olan bir kısma çadırlarımızı kurmak üzere malzemelerimizi çıkardık ve çadırları kurduk. Yaklaşık iki üç gün kadar kamp yapmayı planlıyorduk. Bu grupla daha önce çokça kamp yapmıştı aslında ve gene bugün kamp yapmaya farklı bir yere gelmiştik. Dediğim gibi burada geniş bir alanda kurulan kampçılar için bir düzen vardı fakat bu alanlardan çok uzaklaşmamamız gerektiği de söylenmişti.
Artık akşam olmuştu, ısınmak için odun toplamamız gerekiyordu. Deniz ile birlikte odun toplamaya gitmiştik. Fakat ilk defa bu kadar zorlanmıştık odun bulmaya. Anlaşılan buraya gelen kampçılar epey bir odun toplamışa benziyordu. Biz de bu yüzden Deniz ile birlikte biraz kamp alanından uzaklaşmıştık. Aradan yaklaşık yarım saat geçmişti. Odunları toplamıştık ve artık geri dönecektik. Yalnız bir sorun vardı. Sanırım fark etmeden alandan o kadar uzaklaşmıştık ki kaybolmuştuk. Telefonlarımız çekmiyordu. Her yer çok karanlıktı. Haliyle paniğe kapılmıştık. Zaten arkadaşlarımızda bir terslik olduğunu düşünüp bizi arıyorlardır diye düşünüyorduk. Maalesef her yer birbirine benzediği için nereden geldiğimizi bulamıyorduk. Ama şanslıydık ki yanımızda sırt çantalarımız vardı. El fenerimiz, birkaç yiyeceğimiz ve suyumuz vardı. Hatta benim yanımda belki kullanırız diye getirdiğim ekstradan piknik örtüsü duruyordu. Denizle akşam yolumuzu bulamayacağımızı biliyorduk bu yüzden bu geceyi olduğumuz yerde geçirmeye karar verdik. Boş bir alana yerleştik ve biraz yanımızdakilerden atıştırdık. Bir takım hayvan sesleri geliyordu ve bu konuda biraz korkmuştuk ama durduğumuz yerde çok küçükte olsa bir mağara tarzı kayalıktan bir yer vardı oranın içerisinde duruyorduk. Uyuyamayacaktık zaten, her an bir şey olabileceği için. Aradan üç saat geçmişti ve bir köpek sesi duyduk. Köpek gittikçe yaklaşıyordu ve sonunda karşımızda belirmişti. Bu köpek Yağız’ın köpeğiydi! Nefes bizi bulmuştu. Ardından zaten bizimkilerin sesini duyduk. Fakat bizi nasıl bulduklarını sorarsanız Deniz’in çantasında patlayan ve tek tek yere düşen boncukları sayesinde ve Nefes’in koku alma yeteneği ile bulunmuştuk.
Kamp alanına geri döndük ve bir daha bu kadar uzaklaşmayacağımızı anlamış olduk. Kaldığımız yerden ise kampımıza güzel bir şekilde devam ettik.