Ben, Demir, Arhan ve Atakan kampa gelmiştik çok güzel bir yer seçmiştik ve görev dağılımını yapmıştık bile. Ben odunları toplayacaktım, Demir çadırı kuracak, Arhan ve Atakan da etrafa bakacaktı.
Yola koyuldum girdim ormanın içine çalı parçaları aramaya biraz ilerledikten sonra yerde kanlı bir balta gördüm. Kaçmaya başladım fakat kaybolmuştum kamp neredeydi bilmiyordum. Hava kararana kadar kampı aramaya devam ettim fakat bulamadım. Orman o kadar büyüktü ki ilerlesem bile aynı yerdeymişim gibi geliyordu. Hava yavaş yavaş kararmaya başlamıştı saklanmak için bir yer bulmam lazımdı. Tek bir ihtimal vardı o da ileriye doğru gitmek. Belli bir süre yerde kan izleri gördüm ama az ilerde bir baraka ev vardı ve onun yanında bir dükkan. Çok çaresizdim o barakaya girmem lazımdı ağır adımlarla barakaya doğru elimde baltayla ilerledim. Barakaya çok yaklaşınca bir ses duydum biri arkamdan geliyorken bir çalıya basmıştı ben de koşarak baraka eve girdim. Çok korkuyordum korkudan ellerim titriyordu. O gece uyumadım ve dışarıyı izledim ve barakayı izlerken siyah tişörtlü biri barakanın kapısına yaklaştı. Yapabileceğim iki şey vardı ya siyah tişörtlü adamla yüzleşecektim ya da kapıyı tutacaktım. Ben yüzleşmeyi tercih ettim. Baltayı aldım ve kapıyı açtım. Kendini göster dedim ve elinde bıçakla bir insan bana doğru geliyordu bende baltayla karşılık verdim ve sonrasında kaçmaya başladım. Çok geçmeden kaçtığım yerin sonun bir uçurum olduğunu gördüm elinde bıçak olan adamı uçuruma çektim ve saklandım o tam beni ararken arkadan ittim onu ve uçurumdan düştü. Güneş yavaş yavaş doğmaya başlıyordu ben de güneşin doğuşunu izliyordum yaklaşık 1 saat sonra barakanın yanındaki dükkanın sahibi geldi ve ondan beni kamp alanına bırakmasını istedim.
Atladım arabasına ve sağ salim arkadaşlarımın yanına dönmüş oldum.