Ben Betty, 23 yaşındayım. Amerika’nın New Jersey eyaletinin Cape May adlı küçük kasabasında ağabeyim ve annem ile birlikte yaşıyorum. Annem mimar ve yaklaşık 3 yıl önce benimle daha fazla ilgilenebilmek için işten ayrılmıştı. Bir senedir tekerlekli sandalyeme alışmamla birlikte annem de işine geri döndü. Ağabeyim Alex benden dört yaş büyük ve şanslıyım ki fizik ve rehabilitasyon uzmanı.
Hikayem bundan üç yıl öncesine dayanıyor. Yaz tatili başlangıcı ikinci sınıf öğrencisi olduğum Rutgers Üniversitesinde valizlerimi toplamış kampüsümüzün içinde yer alan yurt binamın önünde babamı bekliyordum. Hemen hemen on beş yirmi dakika geç kalmıştı ki bu da sanırım okulların tatil olmasıyla beraber trafiğin yoğunlaşmasından kaynaklanmıştır. Bu on beş dakika gecikmenin nelere sebep olacağını o an tahmin bile edemezdik.
Bizim kasabaya dönülen yol ayrımına yaklaştığımız sırada karşıdan son hızla üzerimize doğru sürekli selektör yaparak gelen frenleri patlamış pikabı görmemle uçuruma yuvarlanmamız bir oldu. Kendime geldiğimde her yerim korkunç bir şekilde ağrıyordu ama bacaklarımda hiçbir acı ya da hiçbir his yoktu. Boynuma taktıkları boyunluktan dolayı bacaklarıma bakamıyordum, sanki orada değillerdi. Camdan dışarıya dalan annem uyandığımı fark edince bana doğru yöneldi. Yüzünde bir anlığına gördüğüm endişenin nedenini anlamaya çalışırken şişmiş olan kan kırmızısı gözlerinde derin bir acı hissettim. Bir yandan da bana anlatacaklarına hazırlanıyor gibiydi. Babamı kaybetmiştik.
Okula ara verdiğim bu üç senede onlarca ameliyat ve fizik tedavi gördüm. Ağabeyim beni iyileştirebilmek için gecesini gündüzüne katıyor, nerede olursa olsun yeni bir şeyler öğrenebilmek adına her seminere katılıyordu. Ağabeyimin azmi ve benim ona olan inancım sayesinde olsa gerek sağ bacağımda çok nadir de olsa karıncalanma hissetmeye başladım.
Alarmımın defalarca kez çalmasıyla uyandım. Bugün rutin kontrollerimden biri var. Artık hastaneye ayda bir gidiyorum. Uzun zamandır erken kalkmıyorum o yüzden kendimi yorgun ve halsiz hissediyorum. Ama hızlıca uyanıp kendime gelmem ve duş almam gerek. Alarmımı susturduktan sonra tekerlekli sandalyemle annemin benim için özel olarak yaptırdığı asansörle mutfağa indim. Kahve makinesini çalıştırıp doğruca yukarı geri çıktım. Dolaptan havluları aldıktan sonra duşa girdim. Daha on dakika olmamıştır ki ışıklar gitti. Saçımda şampuanla öylece kalakaldım. Havlumu alıp tekerlekli sandalyemle koridora çıktığımda alt kattan gelen dumanları gördüm.
Sakinliğimi korumaya çalışıyordum ama olmuyor, yapamıyordum. Telefonumu almak için odama gittiğimden pencere tarafındaki komodinin üstünde olduğunu gördüm ama tekerlekli sandalyemin geçeceği kadar geniş değildi. Odaya dolan dumanın korkusuyla kendimi komodinin yanında buldum. Bir iki adım atmıştım. Bunu yaptığıma inanamıyorum! Hemen itfaiyeyi aradım. En son hatırladığım şey yoğun kapkara dumanın arasından zar zor gözüken pencereye yansıyan itfaiye aracının kırmızı mavi ışıkları ve kulağımda yankılanan siren sesiydi.