Ölümün Tozlu Rafları

“Neden beni bıraktın?Gitmene izin vermeyeceğim.”                                                                                                Kanlı bir el tuttu bileğimi, gözlerinde ölümün soğukluğu,öfkenin ateşi olan birinin eli.Beni çektikçe direniyordum.Çığlıklar atıyor,yardım istiyordum ancak nafile.Bir yıldız kaydı üzerimizden.Daha sonra karardı gökyüzü, mavinin tonları gittikçe koyulaşıyor, kırmızının göz alıcı rengi kayboluyordu.Kimin olduğunu anlayamadığım bu el beni karanlığa doğru götürürken hareketsiz bedenim bir şey yapamıyordu.

Yattığım yerden hızla doğruldum.Çok hızlı nefes alıp veriyor,kalbimin sesini duyabiliyordum.Elimi gözüme götürdüğümde ise ağladığımı fark ettim.Aynı kabusu dördüncü defa görüyordum ancak her seferinde aynı etkiyi yaratmayı başarıyordu. Aklımdan çıkmıyordu o bakışlar, kulağıma fısıldanan o sözler.Odamın camını açıp nefeslerimi düzene sokmaya çalıştım. Güneş yeni yeni doğuyordu. Huzur verici bir manzaraydı bu gördüğüm. Güneş, karanlığın hükmü altında kalmış bu şehri bir yardım eli uzatır gibi aydınlatıyordu. Biraz sakinleşince okul için hazırlanıp dışarı çıktım.

Adım Hope. Lise 3 öğrencisiyim. Ailem ben küçükken öldü. Ablamı ise iki yıl önce beraber geçirdiğimiz bir trafik kazasında kaybettim.Benim yüzümden yaptığımız kaza.Arabada takındığım saçma tavır ve saçma hareketlerim yüzünden.O zamandan beri yalnız yaşıyorum. Nedeni bilinmez ama ablamın ne cesedini bulamadılar.Birdenbire kendimi hastane yatağında bulmuş ve belirsizliklerle dolu berbat bir hayata başlamıştım.Tutulan kayıtların her kelimesinin yalan olması benim delirmeme neden olmuş ve bu durumu kabullenmem aylarımı almıştı. Kendimi bildim bileli beni büyüten, sahip çıkan ve koca bir ailenin yerini tutan kişiyi birdenbire bir kazada kaybetmiştim ve bu beni yerle bir etmişti. O zamandan beri dört kere gördüğüm bu kabus beni uykumdan etmiş ve iyice kötüleşmeme neden olmuştu. Rüyalara inanmayan ben bile bunun ne demek olduğunu merak etmeye başlamıştım.

Yavaş adımlarla okula doğru ilerlemeye başladım.Evde daha fazla yalnız kalmak istemediğimden erken çıkmıştım. Bu yüzden acele etmeme gerek yoktu. Çevremdeki her şey dikkatimi çekiyordu.Bugün her şey bir farklıydı sanki. Sokağın kenarındaki kedi daha bir durgundu, her sabah koşuya çıkan amca yoktu bugün. İştah kabartıcı kokular gelmiyordu evimin yanındaki fırından.Okul servisleri ortalarda gözükmüyor, anneler çocuklarını okula uğurlamıyordu. Sanki her şeye ara vermişti tüm şehir. Zaman durmuş gibiydi.Aslında çok isterdim zamanı durdurmayı.Belki o zaman yüzlerini bile anımsayamadığım ailemi tanıyabilir, ablamın ölümünü engelleyebilirdim. Ölüm sessizliğine bürünmüş sokaklardan geçip okula vardım. Dersin başlamasına daha vardı. Okulda yalnızca birkaç öğrenci vardı. Dışarıda olduğu gibi buraya da rahatsız edici bir sessizlik hakimdi. O sırada cep telefonuma gelen mesaj ile irkildim.

“Kütüphaneye gel.Belki aradığın cevap orada saklıdır.Neden beni bıraktın?”

Bilinmeyen numaradan gelen bu mesaj tüylerimi diken diken etmişti. Her ne kadar korksam da adımlarım beni kütüphaneye gitmeye zorluyordu.Neler olduğunu öğrenmek istiyordum.Gıcırdayan kütüphane kapısını yavaşça açtım.Yanıp sönen bir ışık dışında hepsi kapalıydı. O ışığın altındaki raftan bir ses geldi. Titreyerek o tarafa doğru ilerledim. Bilinmeyen bir numara, kimseyen anlatmadığım rüyamda geçen kelimeleri bana mesaj olarak göndermiş,kütüphaneye çıkmamı söylemişti. Kütüphanede yalnızdım ve sadece bozuk olan ışık yanıyordu.Ayrıca tam da o ışığın altından bir ses gelmişti ve ben ne yaptığımı sorgulamadan düşüncesizce sesin kaynağına ilerliyordum.Sesi çıkaranın düşen bir kitap olduğunu görünce az da olsa rahatladım. Eğilip kitabı yerden kaldırdım. Tozlanmıştı ve eski bir kitaba benziyordu. Hızla sayfalarını karıştırmaya başladım. Kitabın 116.sayfasını açtığımda karşıma el yazısıyla yazılmış bir cep telefonu numarası çıktı. Rakamlar neredeyse silinmek üzereydi. Bu korkunç yerde daha fazla kalmak istemediğimden numarayı cebime koyup hızla dışarı çıktım. Numarayı aramayı her şeyden çok istiyordum ancak bunu yapmanın başıma ne tür dertler açabileceğini tahmin edebiliyordum ve bu beni oldukça rahatsız ediyordu.Yine de merakıma yenik düşüp numarayı tuşladım.

“Aradığınız numara kullanılmamaktadır.”

Rakamlar silinmeye yüz tuttuğu için yanlış tuşlamış olabileceğimi veya bu numaranın artık kullanılmıyor olabileceğine kendimi inandırmış ve başıma büyük bir dert açılmadığı için rahatlamıştım. Ancak birkaç dakika sonra çalan telefonumu arayan kişinin az önce kullanılmayan bir numaradan araması donakalmama neden olmuştu. Ellerim titriyordu,olan şeylere bir anlam veremiyordum. Telefonu açıp kulağıma götürdüm. Karşı taraftan ses gelmiyordu. Ben de ağzımı açıp konuşamıyordum. Bir hata olabileceğini düşündüm. Tam kapatacakken karşı taraftan gelen ses beni bugün yaşadığım her şeyden daha çok dehşete düşürdü. Korkuyordum, kaçmak istiyordum ancak bacaklarım hareket bile edemiyordu. Göz bebeklerimin büyüdüğünü hissediyordum. Bağırmak istiyordum ancak çenem kilitlenmiş gibiydi.Karşı taraftaki ses aynı şeyi söylemeye devam ediyordu.Zorlukla ağzımı açıp titreyen sesimle cevap verdim.

“Abla?Hayır, sen öldün.Bu sen olamazsın.Hayal görüyorum değil mi?Hepsi,hepsi uykusuzluktan. Sadece gidip biraz daha uyumalıyım.”

Karşı taraftaki ses beni dinlemiyordu bile.O an beni sonsuza kadar sessizliğe boğacak bir şey söyledi.

“Neden beni bıraktın? O kazada sen de ölebilirdin değil mi?”

Kulaklarımdaki basıncı hissedecek kadar yüksek sesle bağırarak uyandım. Neler olduğunu anlayamıyordum, neredeydim ben? Nedenini bilmediğim halde canım acıyordu. Çevremdeki insanları,gözüme vuran beyaz ışığın altında gölgeleri belli olan bu insanları tanımıyordum. Birkaç dakika sonra hastane yatağında olduğumu anladım. Başımda duran hemşire bir kaza geçirdiğim için burada olduğumu söyledi.Gördüğüm her şey korkunç bir rüyaydı.Kanımı donduran o dakikalar, dört kere gördüğüm o kabus, hepsi hayal gücümün bir parçasıydı.Bu kabusta peşimi bırakmayan bir şey vardı sadece,ölüm. Ablamı gerçek hayatta da kaybetmiştim. Üstelik şimdi daha çok acıtıyordu. Çünkü bu kez ceset gözlerimin önündeydi ve belgelerin hepsi doğruydu.

Anladım ki her şeyden kaçabilirdim bu hayatta. Karanlıktan,yalnızlıktan ve diğer şeylerden,ölüm hariç ve maalesef birini kaybetmek başıma gelebilecek en acı şeymiş.İşte şimdi rüyamda gördüğüm o berbat hayata başlayacaktım. Yalnıza kitabın arasında bir numara bulmayacak,ablamın sesini bir daha duyamayacaktım. Gözlerimden yaşlar süzülüyordu.Beraber yapmak istediğimiz her şey,söylemek istediğim her şey bir bir aklıma geliyor,beni daha da çok acıya boğuyordu.Zamanı durduramazdım ben,tozlu sayfalar arasında bulduğum numarayı öylesine tuşlayıp ölmüş ablamla konuşamazdım.Anılar,sevgi,kahkahalar ve gözyaşları da ölür insanlarla.Gözlerim dolduğunda elimdeki değil de zihnimdeki kitabı açıp o tozlu sayfalardan silinmek üzere olan o anılara bakıp doğru hatırladığımı ummaktan başka çarem yoktu artık.

(Visited 59 times, 1 visits today)