ÖLÜMSÜZLÜK MÜ AİLE Mİ?

Her şey bir salı akşamında başlamıştı. Laboratuvarımda otururken kapının ardından bir silüet geçtiğini gördüm. Bunun yorgunluktan kaynaklandığını varsayarak yeniden deneye odaklandım. Fakat aynı şey yine olmuştu! “Laboratuvarımda kim dolaşıyorsa hemen çıksın ve evine dönsün yoksa olacaklardan ben sorumlu değilim!” diye bağırdım.

Ve beklenmedik bir ses… Bu ses tanıdıktı, hem de fazlasıyla. Bu ses kızımınkine çok benziyordu. Yorgunluktan ne yapacağımı şaşırarak yalpalaya yalpalaya sese doğru ilerledim ve karşımda kızım duruyordu. 12 yıl önce kaybolan kızım. Fakat bir sorun vardı; kızım hala aynı gözüküyordu. Bu nasıl mümkün olabilir ki? Ben kızımı 2 yaşındayken kaybettim ve kızım hala 2 yaşında ama konuşabiliyordu. Bu gerçekten çok korkunç ve garipti.

Hemen yanına gidip ellerinden tutup “İyi misin, nerelerdeydin?” gibi sorular sormaya başladım. Fakat bir faydası yoktu çünkü kızım sadece “Ölüm yok” diyordu, başka bir şey ağzından çıkmıyordu. Ona, “Ölüm yok mu?” diye sorduğumda kızım şöyle cevaplar verdi: “Deneyler, denekler. Ölümsüzler, ölümsüzlükler. Kayıplar, kaybolmalar. Hepsi buradalar, karşındalar.”

Bunu dedikten sonra etrafımda, daha önce üzerlerinde deney yaptığımız ve kayıp ilanı verdiğimiz bütün çocuklar, ellerindeki deney tüplerini uzatıp içmem için yalvarmaya başladılar. O tüpleri içtiğimde sanki orada değilmişim gibi hissettim. Bedenim orada fakat ruhum orada değil gibiydi. Karşıma baktığımda onları gördüm: Eşimi, annemi, babamı, kardeşimi ve çocuklarımın hepsini. Bir tanesi hariç, kaybolan kızım Elida.

Elida, şişeyi içtikten sonra kayboldu ve sadece onların kurallarına uyup dediklerini yapmamı söyledi. Onlar bana iki seçenek sundular: Ya ailemi feda edip ölümsüz olacaktım ya da kendimi teslim edip kızım Elida’yı geri alacaktım. Ben de olması gerekeni yaptım ve Elida’yı onların elinden kurtarıp kendimi feda ettim. Kızını özleyen ve çok seven bir annenin yapması gerektiği gibi.

(Visited 5 times, 1 visits today)