Yıl 687’ydi en son. O zamanlar herkes beni sıradan bir insan sanırdı, ama ben hiçbir yere ait olmadığımı hissederdim. Genç yaşlarda simyaya merak sardım ve zamanla bu alanda bir deha olduğumu kanıtladım. Kimyasal formüller ve büyülü iksirler evimde geceler boyu çalışırdım. Ama asıl hedefim, hayatın en büyük gizemini çözmekti: ölümsüzlük.
Bir gece, Ayın parlaklığı yeri aydınlatırken, elimdeki eski bir parşömene gömülmüştüm. Bu parşömen, antik Mısır’ın kayıp bilgilerini içeriyordu ve ölümsüzlüğün anahtarını bulduğumu düşündüm. Bu, ölümsüzlük iksiriydi ve onu hazırlamak için gereken malzemeler çok nadirdi.
Aylarca süren arayışımın ardından, en nadir otları ve büyülü taşları toplamayı başardım. Laboratuvarımda geçirdiğim bir gece, sonunda iksir hazırladım. Altın sarısı sıvı, incecik bir şişede parlıyordu. Bu iksiri içerek sonsuz yaşama adım attım.
Yüzyıllar geçti. Farklı kimliklerle, farklı şehirlerde yaşamaya devam ettim. Her seferinde bilgi kazandım, ama ölümsüzlüğün bedelini de anladım. Zaman geçtikçe, sevdiklerimi kaybetmenin acısı beni kötü düşüncelere itti. Etrafımdaki dünya değişiyor, insanlar doğup ölüyordu, ama ben hep aynı kalıyordum.
En son kimliğimle bir hekim olarak tanınıyordum. Bilgeliğim ve şifacılık yeteneklerimle çevremdekilere yardım ediyordum. Fakat kalbimde derin bir hüzün vardı. Ölümsüzlüğün bana verdiği en büyük ders, hayatın anlamının sonlulukta gizli olduğuydu. Bir gün, yaşlı bir kadın kapımı çaldı. Kadının elinde eski bir kitap vardı. “Bu kitabın sahibi siz olmalısınız,” dedi kadın. Kitabı açtığımda, kendi el yazımla yazılmış notları gördüm. Bu, bin yıl önce hazırladığım iksirin tarifini içeriyordu. Kadın, kim olduğumu biliyordu. “Ölümsüzlük laneti taşıyan kişi sensin,” diye fısıldadı.
Kadının gözlerindeki bilgelikle karşılaştım ve içimde bir çözüm bulmaya karar verdim. “Ölümsüzlük bir iyilikten çok lanet oldu benim için,” dedim. “Ama şimdi bu bilgiyi paylaşarak, insanların hayatı daha dolu dolu yaşamalarına yardımcı olabilirim.” Kadına teşekkür ettikten sonra kitabı aldım ve bir karar verdim. Ölümsüzlüğün sırrını dünyaya açıklayacak, fakat aynı zamanda bu bilginin sorumluluğunu da insanlara aktaracaktım. Herkesin kendi yaşamının kıymetini bilmesi gerektiğini, ölümsüzlüğün gerçek anlamını anlatacaktım.
Ve böylece, ölümsüzlüğün sırrını dünyaya sunan büyük simyacı olarak ve bilgelik dağıtarak yaşamaya devam ediyorum. Bu, ölümsüzlükte bulduğum gerçek anlam bilginin ve sevginin sonsuzluğunda yaşamak oldu.