Yeter artık sana daha fazla dayanamıyorum! Bu yaptıkların sence de fazla değil mi? Fazlasıyla çirkef ve hadsiz bir insan olduğunu biliyordum da birinin canına kastetmek de ne demek? Artık senin gibi bir babam yok benim!
Her şeyin başladığı yer evlendirme dairesi… Birçok insanın pembe hayallerle girdiği ama aslında kendi ayaklarına sıktığı yerdir bence burası. Annem de böyle mahvetti kendi hayatını o adamla evlenerek. Kendi istemişti böyle olmasını tüm haykırışlarıma göz yumup beni görmezden gelmişti. Aslında ben de severdim ilk başlarda Tuna Ağabey’i bir psikopat olduğunu anlayana kadar. Biricik anneme nasıl yapardı bunu? Nasıl kıymıştı ona?İnsanın hiç mi yüreği acımazdı. Annemin ölümünden tam 3 yıl sonra dedemin evinde yaşamaya başlamıştım. Evi ;Tekirdağ’da yeşilliklerin içinde, ayçiçeği tarlarına bakan uzaktan da olsa denizi gören eski, iki katlı ,beyaz bir evdi.Dedemden bile yaşlı olan bu evde yaşama fikri açıkçası pek de heyecanlandırmıyordu beni. Aslında bu ev ne kadar eskiyse o kadar da gizemliydi. E ben de Gizem dolayısıyla gizeme bayılırım. Dedem eski polis olduğundan mı bilmem çok şey saklardı bizden. Yani anlayacağınız yeni hapishanemde daha da kısıtlanıyordum.
Girilmemesi gerekilen odalar, nereye çıktığı bilinmeyen kapılar, tuhaf davranan yardımcılar… Dedem okumayı, öğrenmeyi, yeni bilgilerle dolup taşmayı çok severdi. Sanırım bundandır evde sadece kitaplara özel bir oda vardı görüp görebileceğiniz en ihtişamlı kütüphaneymiş orası; dünyanın farklı ülkelerinden, farklı konulardan kitaplar getirtirdi.Sadece yardımcıların bile toz almak için girebildiği bu kapısı her daim kilitli olan odada bu kadar görülmemesi gereken ne vardı? Eve taşınmamdan yaklaşık 8 ay kadar sonra dedemin rahatsız olan bir dostu için ülke dışına çıkması gerekti. Kış ortasıydı biraz uzaktan kendini gösteren derenin üstü buz tutmuş yerleri kar bürümüştü. Koridordan geçerken kütüphanenin kapısının açık olduğu gözüme ilişti. Aylardır bunu bekliyordum daldım içeriye söylentiler doğruymuş hayatımda hiç bu kadar fazla kitabı bir arada görmemiştim. Raflardaki kitaplara bakmaya başladım çoğunlukla bilimle ilgili kitaplar vardı. Gözüme kapağı simsiyah, üstünde ne bir yayınevi ne bir yazar adı olan bir kitap ilişti. Buişte bir terslik vardı kitabın sayfaları bomboştu sadece sayfa numaraları vardı. Kitabın 116. sayfasını açtığımda kurşun kalemle yazılmış silikte olsa bir telefon numarası gördüm. Anın heyecanıyla bağırarak okumuşum numarayı. Birkaç dakika sonra arkamda soğuk bir nefes hissettim, dönüp”Ölüme Giden Yol” tüylerim ürperdi, hemen açıp sayfalarını karıştırmaya başladım fakat bir terslik vardı, bomboştu. Epeyce kalın bir kitap bakamadan belimde sonra daha yukarısında en son da boğazımda o keskin bıçağı hissettim.Yere hızlı hızlı damlayan kan damlalarının sesi adeta bir melodi gibi geliyordu kulağıma .Ölümün melodisi… Yere yığılmamla nefesimin kesilmesi bir oldu , merakım sonum olmuştu işte.
Yıllar sonra kalın toprak tabakasının altında yatarken anlayacaktım Tuna Ağabey’in dedemle çalışan bir seri katil olduğunu ve o kitabın 116. sayfasındaki o numarayı yüksek sesle okuyan herkesi ,tıpkı annem gibi öldürdüklerini. Canım annem de benimle aynı şeye kurban gitmişti…