Bir varmış bir yokmuş, evvel zaman içerisinde çok uzaklarda küçük bir ev varmış. Bu evin içerisinde iki çocuk varmış. Adları Armin ve Eren’miş. Bu çocukların ikiside bir iblis tarafından lanetlenmiş ve bu laneti geçirmek için iblisin kanını içmek zorundalarmış yoksa ikiside 18 yaşına geldiklerinde ölüceklermiş.
Panzehir ibliste olduğu için iblisi öldürüp kanını içmek zorundalarmış. İblisi hayatları boyunca arayıp durmuşlar ama yinede bulamamışlar. On yedi yaşlarına geldiklerinde Artık iblisi bulamayacaklarını anlamışlar ve Armin’in ölüm pastasını tasarlamışlar. Ölüm temalı olduğu için pastası kuru kafa şeklindeymiş. Eren ağlamaya başlamış çünkü o iblisi bulup birlikte öldüreceklermiş. Eren orada Armin’e söz vermiş o iblisi bulup onun öldürecekmiş. Ne olduysa tam o an, Armin mumları üflediğim sırada olmuş. Etraf bir anda karanlıklaşmış ikisininde gözleri görmüyormuş, kulakları duymuyormuş,burunları koku alamıyormuş. Aradan biraz zaman geçtikten sonra birbirlerini gözleri görebiliyormuş ama karşılarında tanımlayamadıkları bir şey duruyormuş. Onlara dönüp gülünce onun kim olduğunu anlamışlar o “İblis”miş, onlara şöyle demiş:“Sizi neden yanıma çağırdım? O gün sizi zehirlemeye geldiğimde bana bıçak çekmiştiniz hem de bunu bebekken yapmıştınız. O yüzden sizinle son bir savaş yapmak istiyorum. Anlaşmayı zaten biliyorsunuz ‘Eğer ki beni öldürürseniz hayatta kalırsınız ama eğer ki zaman sizi öldürürse ben kazanırım.’’
Eren ve Armin buna dünden hazırmış. İkiside burada bir yılın 10 dakika olduğunu biliyorlarmış. O yüzden ellerini çabuk tutmalılarmış. İlk saldırıyı Eren yapmış ve kılıcıyla iblise doğru uçmuş ama tutturamamış çünkü iblis de çok güçlüymüş. İblis bu saldırıyı şans bilerek tridentini Erene doğru atmış, Eren bu saldırıyı kılıcıyla zar zor engellemiş. Armin bunu fırsat bilerek kılıcını iblise doğru sallamış iblis bu darbeden kaçamamış ve kolunda büyük bir yarık oluşmuş. İblis buna çok sinirlenmiş ve Armin’e doğru bir yumruk atmış, o kadar hızlı atmış ki Armin yumruğu göremeden kendini havada bulmuş. İblis yumruğu o kadar sert atmış ki Armin’in kaburgaları kırılmış. İblis Armin’e bakarken kalp bölgesinde bir kılıç hissetmiş ve yanında Eren’i görmüş. İblis Eren’e vuruyormuş ama Eren hiç bir tepki vermeden kılıcını savurmaya devam ediyormuş. İblis orada anlamış Eren’in normal bir insan olmadığını anlamış. İblis içinden artık yeter demiş ve ikinci evresine geçmiş boynuzları eskisinden daha büyük olmuş ve pençeleri artık daha sertmiş. Eren’e bir pençelerini saplamış Eren orada kanamadan bayılmış. Armin Eren’e şöyle demiş “ Eren kalk iblisi te…” İblis Armin’e koşmuş ve kafasına doğru pençelerini geçirmiş Armin pençeleri savuşturamadığı için kafasından darbe yiyip ölmüş. İblis tam onları yendiğini zannederken Eren ayağa kalkmış ama Armin’in öldüğünü görünce dizlerinin üstüne düşmüş ve “Neden bu hayatı yaşıyorum. Annem, babam, sevdiğim kız, arkadaşım öldü. Neden tek ben hayattayım!Yeter”demiş. Sonra ayağa kalkmış ama normal bir insan gücünde değil bir tanrı gücünde. İblis Eren’in aurasını hissettiği anda anlamış o artık bir insan değil o bir tanrı. Böyle bir güç olabileceğine inanamamış. Geriye doğru kaçmaya çalışmış ama Eren iblisin önüne ışınlanıp onu korkutmuş.
İblisin korkuttuğunda rahatlamış ve artık huzur içinde ölebileceğini anlamış, ailesinin yanına gitmiş.